Yoksul bir şeyh, kör bir ihtiyarın evine misafir oldu. Evde, duvarda asılı duran bir Kur'an vardı. Şeyh bu duruma hayret etti. Çünkü evde kör bir ihtiyardan başka kimse yaşamıyordu.
Kendi kendine, ''Burada kör bir ihtiyardan başka kimse yok. Bu Kur'an'ı kim okur?'' diye düşündü. Bu durumu ev sahibine sormak istedi, fakat uygun olmayacağı fikrine kapıldı. Bu işin sebebinin kendiliğinden ortaya çıkıncaya kadar, sabretmeye karar verdi.
Bu düşünceyle yatıp uyudu. Gece yarısı Kur'an sesiyle yatağından sıçrayıp uyandı. Gördüğü manzara karşısında şaşırdıkaldı. Kör ihtiyar, Kur'an'ı önüne almış okuyordu. Okuyuşunda en ufak bir yanlış da yoktu. Bir yandan da parmağıyla okuduğu satırı takip ediyordu. Şeyh daha fazla dayanamayarak sordu:
''Kör olduğun halde, Kur'ân-ı Kerîm'i böyle nasıl okuyabiliyorsun? Parmağınla takip ettiğine göre, harfleri görmemen imkânsız.'' Kör ihtiyar, misafir şeyhe tatlı bir
tebessümle cevap verdi.
''Dostum, Allah'ın kudretinin büyüklüğü yanında, benim halimin şaşılacak nesi var? O diledi mi sebepli veya sebepsiz yaratır. Allahıma yalvardım. ?Yâ rabbi! Ben Kur'an okumayı, her şeyden çok seviyorum. Kur'an okuduğum zaman gözlerime nur ver. Âyetlerini duraklamadan, yanlışsız okuyabileyim.' Rabbim duamı kabul etti. Ne zaman Kur'an'ı elime alsam, rabbimin lutfuyla gözlerim açılır. Harfleri görürüm.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder