27 Mayıs 2017 Cumartesi

III.Sultan Selim : 1761 - 1808

OSMANLI Padişahlarının yirmi sekizincisidir. 24 Aralık 1761 günü İstanbul'da doğdu. Babası III. Mustafa, annesi Mihrişah Sultan'dır. Kudretli bir hükümdar olmaktan ziyade sanatkâr ruhlu bir insan ve devrimci bir padişah olarak ün yaptı. Ülkesini batı uygarlığına doğru itmek isterken karşısına dikilen dini taassubun kurbanı oldu. Kabakçı İsyanı ile Yeniçeriler tarafından katledildi (28  Temmuz 1808). Hükümdarlığı 18 yıl sürdü.

Müneccimler, oğlu Selim'in bir cihangir olacağını söyleyince, Sultan III. Mustafa buna tam mânasıyle itikat etmiş ve şehzadesini geleceğin büyük bir cihangiri olarak görmeye başlamıştı. Bu yüzden onu yanından ayırmamış, devletin mühim işlerini, büyük dertlerini hep ona anlatmış, onun fikrini aldıktan sonra kendi düşündüklerini söylemiş ve oğlu Selim'i her bakımdan mükemmel bir padişah olarak yetiştirmek için kendisi de bizzat çalışmıştı.

Ancak ne vardı ki, III. Selim 28 yaşında tahta çıktığı vakit ne Osmanlı Ordusu artık eski gücünde bulunuyordu, ne de kendisi o kadar cesurdu. Bilâkis tamamen tersine idi: III. Selim gevşek, yumuşak ve halim-selim bir insandı, can yakmaktan hiç hoşlanmazdı.  Musikiyi sever, süslü besteler yapar,  şiirler yazardı. Osmanoğullarının arasından  pek çok bestekâr çıkmış fakat bunların hiçbiri III. Selim'in kâbına erişememişti.  Engin   musiki  bilgisinin yanı sıra mükemmel ney ve tambur çalardı. Onun hâmiliği sayesinde, saltanat yılları sırasında Türk musikisi bir altın devir yaşamış ve başta Hamamîzade İsmail Dede Efendi ile Sadullah Ağa olmak üzere birçok büyük bestekâr ortaya  çıkmıştı. Kendisi de bestekârlık yönünden devrinin en ünlü bestecilerinden hiç de aşağı değildi. 100'ün üzerinde bestesi bulunan III. Selim'in eserleri bugün dahi dillerde dolaşır: 

Âb u tâb ile bu şeb haneme canan geliyor 
Halvet-i ülfete bir Şem-i şebistân geliyor 
Perçemi, zîver-i dûş ü nigehi âfeti hûş 
Dil-i sevdâzedeye silsile-cünbân geliyor 

Bu arada pek takdir ettiği bestekâr ve hanende Hacı Sadullah Ağa'nın, sarayda Mihribân adındaki en gözde câriyesiyle aşkı karşısında hiddete gelip bu büyük musiki üstadını zindana attırması hikâyesi de vardır. Ancak Hacı Sadullah Ağa'nın zindanda bulduğu Beyati-Araban makamıyle yaptığı bir beste ile kendisini affettiği gibi Mısırlı câriye Mihribân ile de evlendirmişti. III. Selim'i büyük yapan, devrin akışını görerek ülkesinin artık eskimiş bulunan düzenini değiştirmek isteyişidir. Onun «Nizâm-ı Cedîd» adını verdiği «Yeni Düzen»  memleketin batılılaşma yolunda en büyük hamlesidir. Yeni okullar açıp, batıdan öğretmenler getirtip yeni bir ordunun çekirdeğini ortaya çıkarırken yeterince haşin davranmayışı pek aleyhine oldu. Gericiler bu devrimci padişahı önce tahtından, sonra da başından ettiler.

Ayaklanma, Boğaz'daki Karadenizli Yeniçeri yamakları arasında başladı. Kastamonulu Kabakçı Mustafa adındaki neferi kendilerine reis seçen yamaklar önce Hâriciye Nâzırı Mahmut Raif Efendi'yi, sonra Boğaz Nazırını parçalamışlar ve kumandanları Haseki Halil Ağa'yı Şehit ettikten sonra mürtecilerin gerçek reisi olan Köse Musa Paşa'dan emir beklemeye koyulmuşlardı. III. Selim'in üzerine titrediği yeni ordusunu bu çapulculara karşı kullanmak istemeyişi büsbütün aleyhine oldu. 28 Mayıs 1807 günü Ni-zâm-ı Cedîd'i zorla ilgaya mecbur edilen III. Selim, Topal Atâullah Efendi'nin fetvası ile tahttan indirildi. Ancak iş bu kadarla da bitmiyordu. Gözünü kan bürümüş olan Yeniçeri'ler tahtından indirilmiş bulunmasına rağmen III. Selim'den çekiniyorlardı. Devlet işlerinden elini-eteğini çekmiş olan bu sanatkâr ruhlu insanı ortadan kaldırmak gerektiğine inandılar.

Otuz kadar âsi, sâkıt padişahın Topkapı Sarayı'ndaki dairesini bastıklarında III. Selim ney çalmakla meşguldü. Üzerinde en ufak bir silâh olsun yoktu. Bu yüzden üzerine hücum eden âsilere, elindeki kamış ney ile mukabele ederek kendini korumaya çalıştı. Bu arada haremi Refet Kadınefendi ile hizmetçisi Pakize Usta, gözlerini kan bürümüş bu zorbalara karşı III. Selim'i korumaya kalkıştılar. Fakat bu iki kadını saf dışı bırakmak hiç de zor olmadı isyancılar için.

Sonra hep birden, elindeki ney ile nefsini müdafaaya çalışan III. Selim'in üzerine çullandılar. O anda sağ şakağı üzerinde bir kılıç parladı. Sanatkâr ruhlu insan kanlar içinde yere yuvarlandı. O anda ölmüştü III. Selim.

Talihin garip bir cilvesiyle III. Selim'i tekrar tahta çıkartmak üzere büyük bir ordu ile İstanbul'a gelerek o gün sarayı işgal eden Alemdar Mustafa Paşa, Arz odasının kapısı  Önünde  III. Selim'in parçalanmış cesediyle karşılaşmıştı...

Lâleli'de, babasının türbesinde toprağa verildi. Arkasında «Büyük reformcu», «Büyük bestekâr» ve «Büyük şair» gibi ölümsüz namlar bıraktı III. Selim....

II. Sultan Mahmut : 1785 - 1839

Reformları ve tarihimize «Vaka-i Hayriye» adıyle geçen Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırmasıyle ün yapan Osmanlı Padişahadır. Amcası Üçüncü Selim'in öldürülmesi üzerine tahta çıktı (1808). Otuz bir yıl süren saltanatı boyunca batılılaşma hareketine öncülük etti, birçok yenilikler soktu yurda. Besteci ve ozan oluşunun yanısıra mükemmel bir hattattı. 54 yaşındayken vefat etti. Türbesi istanbul'da «Türbe» adiyle anılan semttedir.

Amcası Üçüncü Selim'in öldürülmesi üzerine tahta oturan II. Mahmut, amcasının başladığı devrim hareketine sahip çıkmaya hazırdı, ama ne çâre ki karsısında devrin diktatörü Alemdar Mustafa Paşa ile sinmiş gibi görünmesine rağmen henüz gücünden bir şey kaybetmemiş olan bir Yeniçeri Ocağı vardı. Ülke ise karma karışıktı. Arnavutluk'tan Yemen'e, Mısır'dan Manisa'ya kadar bütün yurtta mütegallibe âdeta birer hanedan kurmuş gibiydi. Sınır boyları ise savaşla doluydu. İkinci Mahmut böyle zor bir durumda çıktığı tahtta, amcasının yarıda bıraktığı işi tamamlamasını bildi. Bu arada askerlik sanatını bir yana bırakıp dışarıda hamallık kayıkçılık gibi işlerle uğraşan, ayrıca devletten ulufe (üç aylık maaş) alan yeniçerilerin başıboş düzenlerini de dağıtıp bu ocağın yerine muntazam ve batılı anlayış içinde bir ordu  kurmayı başardı.

İkinci Mahmut, başta yeniçeriler olmak üzere Kapıkulu Ocakları'nı ortadan kaldırmak için tam onyedi yıl büyük bir sabır içinde bekledi. Yunanistan ayaklanmasiyle dahi başa çıkamayan ve kumandanlarının da tüm güvenini yitirmiş olan yeniçerilerin pek yakında bulunan bir harp vukuunda hiç bir işe yaramıyacakları besbelliydi. İkinci Mahmut bu ocağın ortadan kaldırılması konusunda amcasının yolunu tuttu. Ancak ne var ki III. Selim'in başına gelenler ona gayet iyi bir ibret dersi olduğundan basiretli hareket etti. Önce kumandanlıklara, yeni bir ordunun kurulmasına taraftar kimseleri getirdi, sonra dolambaçlı bir yol seçerek «Eşkinci Ocağı» adı altında modern bir asker ocağı kurulacağını ve bu ocağa yeniçerilerin de gönüllü olarak girebileceklerini ilân etti (25 Mayıs 1825). Tam bir serkeşlik içinde bulunan yeniçeriler bunu bile hoş karşılamayıp 14 Haziran 1825 akşamı ayaklandılar. Ertesi sabah Etmeydanı'na çıkarak "istemezük diye bağırışıp kazan kaldırdılar."

Sadrâzam Benderli Selim Paşa, İzzet Ağa ve Hüseyin Paşa'lara emirlerindeki askerleriyle şehre gelmeleri emrini verirken, Şeyhülislâm Tahir Efendi de Sultanahmet Meydanı'nda Sancak-ı Şerif açtı, etrafına belli başlı bütün ulema ile yüksek medrese talebesini topladı. Kazan kaldıran âsilerin aleyhinde ateşli nutuklar söylemeye koyuldu. Tophane'den çıkartılan topçu birlikleri de Etmeydanı ile Aksaray'daki yeniçeri kışlalarına sevkedilmişti. Tarihte ilk kez yeniçeri kışlaları topa tutuldu. Ağa Hüseyin Paşa, emrindeki asker ve ondan daha kalabalık bir halk kitlesi ile kışlalara hücum etti. Aralarında Tophane İmamı Hacı Hafız Ahmet Efendi'nin de bulunduğu asker ve halk topluluğu cebren kışlalara girdi. Kanlı bir boğuşma başladı. O gün daha güneş batmadan her şey bitmişti. 6000 yeniçeri öldürülmüş, en az 20000 yeniçeri de tevkif olunup uzak yerlere sürgün edildiler. Böylelikle Yeniçeri Ocağı tarihe karıştı. Şan ve şeref dolu yıllardan sonra bir çapulcu yatağı halini almış bulunan 465 yıllık Yeniçeri Ocağı yerini «Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye» adını taşıyan yeni orduya terketti. Ağa Hüseyin Paşa ilk Serasker (Savunma Bakanı) olarak bu yeni orduyu kurmaya memur kılındı. Eski Saray (Bugünkü İstanbul Üniversitesi Merkez binası) seraskerlik, Süleymaniye'deki Yeniçeri Ağalık Sarayı da Şeyhülislâmlık binası yapıldı. Vak'a-i Hayriye adiyle anılan bu hareket ile memlekette reformlar devri başlamış oldu. Önceleri halk arasında «Gâvur Padişah» adı verilmesine rağmen işe kıyafet kanunu ile girişti (3 Mart 1829). Din adamları dışında kalan bütün devlet memurlarına fes, ceket ve pantolon giydirtti. Sarığı, cüppeyi ve kaftanı ilk atan da kendisi oldu. Sonra bu yeni kılık içindeki resimlerini resmî dairelere astırdı. Saray teşkilâtının yanısıra devletin işleme düzeni de tamamen değiştirildi. Yurtta başdöndürücü bir imâr hareketi başlarken buharlı gemiler ile makineler getirtildi. Yeni matbaalar açıldı, 1 Kasım 1831 gününden itibaren devlet tarafından Türkçe, Fransızca ve Arapça olarak hazırlanan «Takvim-i Vekâyi» gazetesi yayınlanmaya başladı. Batı musikisi, bando, orkestra, opera ve tiyatro yurda girdi. Harbokulu ile Tıp Fakültesi kuruldu.

Bütün bunları başardı ve bütün bir millete zorla da olsa kabul ettirdi. Fakat bunların başarılması yolunda karşılaştığı gaileler sağlık durumunu hayli bozmuştu. Verem denilen o amansız illete yakalandı. Hekimlerin bütün ihtimamına rağmen, günden güne eridi gitti. Nihayet 54 yaşındayken, hayata gözlerini yumdu.

Hezarfen Ahmet Çelebi : Onyedinci Asır

Türk ve dünya tarihinde «İlk uçan adam» sıfatını kazanan kişidir. Dördüncü Murat devrinde yaşadığı bilinir. Ne çâre ki onun hakkında günümüze yeterli bir bilgi ulaşamamıştır. Birçok buluş ve yenilikleri sebebiyle «Hezarfen» adiyle anıldı. Galata Kulesi'nden kanat takıp atlayarak Üsküdar'a kondu. Bu maharetinden ötürü IV. Murat'ın takdir ve ihsanını kazandı, ancak tehlikeli görüldüğü cihetle  Cezayir'e sürüldü. Orada öldü.

Rüzgar kuzeyden hafif hafif esmekte idi, fakat hava yine de serin sayılmazdı. İstanbul'da her zamankinden farklı bir fevkalâdelik göze çarpmaktaydı o gün. Devrin Padişahı IV. Murat, Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa köşkünün penceresi önünde oturmuş, merak içinde karşı sahilde yükselen Galata Kulesi'ni seyrediyordu. Ne o bir şey konuşuyor, ne de arkasında sıralanmış duran vezirlerden bir ses çıkıyordu. Fakat Galata Kulesi'nin tepesine takılı kalan bütün bakışlarda bir merak ve heyecan okunmaktaydı.

Türlü icat ve yeniliklerinden ötürü halk arasında «Hezarfen» adiyle anılmakta olan Ahmet Çelebi, o gün kanat takıp Galata Kulesi'nden atlayarak uçup Üsküdar'a konacağını padişaha arzetmişti.

Bir insanın uçmasının özellikle o devirde ne kadar inanılmaz ve ilginç olacağı besbellidir. Bu yüzden yalnız padişah ile saray erkânı değil, bütün İstanbul halkı bu haberi Öğrenip deniz kenarlarına ve İstanbul'un yüksek tepelerine koşmuş ve koca şehrin kıyıları ve sırtları bir mahşer yerine dönmüştü.

Hezarfen Ahmet Çelebi, sırtında boyundan büyük kanatlar olduğu halde Galata Kulesi'nin tepesinde görüldüğü zaman kıyı ve sırtlardaki kalabalıkta da, Sinanpaşa köşkündeki padişah ile vezirlerinde de heyecan son haddini bulmuştu.

Kulenin tepesindeki cüretkâr adam, sırtına yapışık ve kollarına bağlı kanatları birkaç defa açıp kapadıktan sonra kendini boşluğa kapıp koyuvermişti. Şehrin her yanından heyecan dolu bir uğultu yükseldi o anda. Beşeriyet tarihinde ilk defa olarak bir insan kuş olup uçmaya başlamıştı gökyüzünde... Bir iki kanat çırpışından sonra karşıdaki  sahile, Üsküdar'a doğru kanat açıp süzülmeye başlamıştı Hezarfen Ahmet Çelebi... 

Olayı gözleriyle görmüş bir şahit edâsıyle Evliya Çelebi şunları   anlatır ünlü  Seyahatname'sinde:

«Hezarfen Ahmet Çelebi, iptida Okmeydanı'nın minberi üzere rüzgârın şiddetinden kartal kanatlarıyle sekiz dokuz kerre havada pervâz ederek talim etmiştir. Badehu, Sultan Murat Han, Sarayburnu'nda Sinan Paşa köşkünden temaşa ederken Galata Kulesi'nin tâ zirve-i âlâsından lodos rüzgârı ile uçarak Üsküdar'da Doğancılar meydanına inmiştir...»

Batı kaynaklarından Cook'un «Havacılık», Willkins'in «Yeni bir dünya buluşu» adlı eserlerinde de bu tarihî uçuşa dair kısa notlar vardır. Ama Hezarfen Ahmet Çelebi diye anılan bu ilk uçan Türk, daha doğrusu insan için fazla bir kayda rastlanamamaktadır. Evliya Çelebi, bu konudaki bölümüne şu satırlarla son vermektedir:

«Sultan Murat Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek, bu pek hevl edilecek bir adamdır, her ne murat edinse elinden gelmektedir. Böyle kimselerin bekası caiz değildir, diye Cezayir'e nefyetmiştir, anda merhum oldu.»

Hezarfen Ahmet Çelebi bu büyük teşebbüsüna hazırlanırken, İsmail Cevherî'nin tecrübelerinden de yararlanmıştı. İsmail Cevheri, bir insanın uçup uçamıyacağını uzun etütlerden sonra bizzat denemek istemiş, ancak bu heves ve denemesi hayatına mal olmuştu. Cevheri, iki düz sathı iple vücuduna kanat gibi bağladıktan sonra Nişâbur Camii'nin kubbesine çıkarak kendisini aşağıya bırakmış, ancak billinmeyen bir sebeple, belki kanatlarının ağırlığından belki de rüzgârsızlıktan havada hiç uçamamış, kurşun hızıyle yere düşmüştü. Böylelikle İsmail Cevheri adındaki genç bilgin paramparça olarak ölmüştü. Bu nedenledir ki Hezarfen Ahmet Çelebi her şeyi kılı kırk yararcasına inceleyip hesaplamış ve Cevherî'nin düştüğü hatalara düşmemeye çalışmıştır. Bu nedenledir ki hesapları daha doğru çıkmış ve dünya tarihinde «Uçan ilk insan» adını da bu sayede almıştı»

Evet, Hezarfen Ahmet Çelebi, bu büyük işi başarmıştı. Galata Kulesi'nin tepesinden kanat takıp atlayarak Üsküdar'a, Doğancılar mevkiinde konmuştu!

Sultan IV. Murat, bu büyük icraatı ile bütün İstanbul şehrinin takdir ve sevgisini kazanmış Hezarfen Ahmet Çelebi'nin derhal huzuruna getirilmesini emretti. Doğancılar Parkı'nda, konduğu yerde kartal tüyünden yapılmış kanatlarını çözüp Sinan Paşa köşküne geldi.

Padişah kendisine ihsanlarda bulundu. Fakat Dördüncü Murat gibi vehimli bir insanın, kuşlara meydan okurcasına havada uçan bir Türk delikanlısının tehlikeli bir insan olabileceği düşüncesi» «Hezarfen» i sürdürdü. Dünyanın uçan ilk insanı olan Türk delikanlısı, nefyedildiği Cezayir'de öldü.

Kaldırma Araçlarında İsg

* halatların emniyet katsayısı: 6
* zincirlerin emniyet kaysayısı: 5
* flanş genişliği sarılan halatın çapının 2,5 katı olmalı
* halattta son olarak 2 sarım kalmalı
* kabül edilen en eğır yükün 1,25 katını kaldırmalı
* çelik halat, zincir, kanca: 1 yılda kontrol edilmeli
* operatör 1 kişiden işaret alacak, dur komutunda herkesten
* takoz konulacaksa tekerleklerin yarıçapı yüksekliğinde olacak
* 5 ton ve üzeri raylı vinçleride 2 fren bulunacak
* adam başına el macunları 10 kğ ağırlığında olacak
çelik halatların aşınması kopması: halatın 1-3 metresi kesilecek
* zincilerde: baklalar boyuna uzaması %5 i geçmişse ve bakladaki aşınma bakla kalınlığının 1/4 ünü geçmişse zincirler
kullanılmaz

 
Resmi Gazete Tarihi: 01.07.2003 Resmi Gazete Sayısı: 25155

TEL  HALATLARIN, ZİNCİRLERİN VE KANCALARIN
BELGELENDİRİLMESİ VE İŞARETLENMESİ İLE
İLGİLİ YÖNETMELİK
(73/361/AT)

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı; tel halatların, zincirlerin ve kancaların teknik özelliklerine göre belgelendirilmesi ve işaretlenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
Madde 2- Bu Yönetmelik; kaldırma ve mekanik taşıma ekipmanı olarak kullanılan  tel halatları, yuvarlak halkalı çelik zincirleri ve kancaları kapsar.
Bu Yönetmelik, yürürlüğe girmeden önce üretilen kaldırma ekipmanları ile kaldırma amaçlı olmayan ekipmanları, gemilerde, demiryollarında kullanılan raylı taşıyıcıları ve havai hatlar için kullanılan kaldırma ekipmanlarını kapsamaz.
                   Dayanak
Madde 3- Bu Yönetmelik, 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna istinaden hazırlanmıştır.
                  Tanımlar
Madde  4- Bu Yönetmelikte geçen;  
a) Bakanlık : Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Müsteşarlık: Dış Ticaret Müsteşarlığını,
c) Komisyon: Avrupa Birliği Komisyonunu
d) Üretici: Bu Yönetmelik kapsamındaki ürünleri imal eden veya ürüne adını, ticari markasını veya ayırt edici işaretini koyarak kendini imalatçı olarak tanıtan gerçek veya tüzel  kişiyi; üreticinin yurt dışında olması halinde, üreticinin nam ve hesabına hareket etmek üzere üretici tarafından yetkilendirilen temsilciyi; yurt içinde bir temsilcinin bulunmaması halinde ise ithalatçıyı; ayrıca, ürünün tedarik zincirinde yer alan ve faaliyetleri ürünün güvenliğine ilişkin özelliklerini etkileyen gerçek veya tüzel kişiyi,
e) Ürün: İmal, ithal veya başka yollarla elde edilen ve piyasaya arz edilmesi hedeflenen kaldırma ve mekanik taşıma ekipmanı olarak kullanılan tel halatları, yuvarlak halkalı çelik zincirleri ve kancaları,
f) Kaldırma Ekipmanı: Kaldırma ve mekanik taşıma ekipmanı olarak kullanılan tel halatlar, yuvarlak halkalı çelik zincirler ve kancaları,
g) Piyasaya arz: Ürünün tedarik ve kullanımı amacıyla bedelli veya bedelsiz olarak piyasada yer alması için ilk faaliyeti,
h) Piyasa Gözetimi ve Denetimi: Tel halatların, zincirlerin ve kancaların teknik özelliklerine göre belgelendirilmesi ve işaretlenmesine ilişkin söz konusu ürünlerin piyasada bu Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak Bakanlık tarafından denetlenmesi veya denetlettirilmesini;
i) Standard: Üzerinde mutabakat sağlanmış olan, kabul edilmiş bir kuruluş tarafından onaylanan, mevcut şartlar altında en uygun seviyede bir düzen kurulmasını amaçlayan, ortak ve tekrar eden kullanımlar için bu Yönetmelik kapsamındaki  kaldırma ekipmanlarının özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji, sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi  işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ve uyulması ihtiyari olan düzenlemeyi,
 ifade eder.


İKİNCİ BÖLÜM
Piyasaya Arz,  Piyasa Gözetimi ve Denetimi

Piyasaya arz
Madde 5- Bu Yönetmeliğin kapsamında bulunan tel halatlar, yuvarlak halkalı çelik zincirler ve kancalar, bu Yönetmeliğin Ek I’de yer alan hükümlere uygun olarak belgelendirmek ve işaretlenmek suretiyle piyasaya arz edilir.
                   Piyasa gözetimi ve denetimi
Madde 6- Bakanlık, kaldırma ekipmanının piyasa gözetimi ve denetimini 2001/3529 sayılı “Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik”de belirtilen hükümler çerçevesinde gerçekleştirir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli  Hükümler






Bildirim
Madde 7- Bakanlıkça, tel halatların, zincirlerin ve kancaların belgelendirilmesi ve işaretlenmesine ilişkin 76/434/EEC ve 91/368/EEC direktifleri ile değişik 73/361/EEC sayılı Avrupa Birliği direktifi dikkate alınarak hazırlanan bu Yönetmeliğin uygulamaya konulduğu Komisyona bildirilmek üzere Dış Ticaret Müsteşarlığına bildirilir.
Düzenlemeler
Madde 8- Bakanlık,  bu Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili mevzuat düzenlemeleri yapmaya yetkilidir.

Aykırı davranışlara uygulanacak hükümler
Madde 9- Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranışta bulunanlara 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik  Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.

Yürürlük
Madde 10-Bu Yönetmelik 1/1/2004 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 11-Bu Yönetmelik hükümlerini Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür.

Ek I

1. GENEL HÜKÜMLER

1.1. Her boydaki tel halat ve zincir ve her kanca bir işaret taşımalı veya işaretleme mümkün olmuyor  ise, üreticinin veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisinin bilgilerini içeren ve ilgili belgeyi tanımlayan bir plaka veya bir halka güvenlice iliştirilmelidir (bu Ekin madde 2.1, madde 3.1 ve madde 4.1’ine bakınız).

1.2. Üretici veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisi; her boydaki tel halatın, zincirin ve kancanın bildirilen özelliklere uygun olduğunu gösteren bir belge düzenlemelidir (bu Ekin madde 2.1, madde 3.1 ve madde 4.1’ine bakınız).

2. TEL HALATLAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

2.1. Üretici veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisi, her tel (çelik) halat için, en az aşağıda belirtilen bilgileri içeren bir belge düzenlemelidir:

(1) Üreticinin veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisinin adı, adresi,
(2) Tel halatın anma çapı,
(3) Her bir metre başına anma kütlesi,
(4) Tel halat sarım tipi (düz sarım, çapraz sarım, değişen sarım) ve sarım yönü (sağ taraf, sol taraf),
(5) Önceden şekil verilmiş veya verilmemiş olduğu;
(6) Tel halatın yapısı (tel halat tipi ve bileşimi, halatta demet ve demetteki tel sayıları, halat telinin özü ve çeliğin bileşimi),
(7) Telin çekme sınıfı,
(8) Tel halatın minimum kopma yükü (kopma için çekme deneyinde ulaşılan minimum yükü ifade eder). Eğer kopma için çekme deneyi daha önceden yapıldıysa deneyle ilgili bilgiler verilmelidir.
(9) Telin yüzey bitirme işlemi, Tel galvaniz kaplı ise galvanizleme sınıfı veya kalitesi, diğer yüzey bitirme işlemleri kullanılmışsa detayları,
(10) Tel halat Karbon çeliğinden yapılmış değilse özellikleri,
(11) Halatlar ulusal veya uluslar arası bir standard uygulanarak yapıldıysa, bu standard belirtilmelidir;
(12) Halatlara veya tellere deneyler uygulandıysa, bu deneylere ait olan standard veya özellikler bildirilmelidir. Eğer halatlar standard veya özelliklere bağlı değilse, yapılan deneyler ve sonuçları ayrıntılı olarak belirtilmelidir,
(13) Halatların yapım özellikleri veya bileşimi özel bakımı gerektiriyorsa bu bilgiler verilmelidir,
(14) Bu Ekin madde 1’e göre yetkilinin imzası,
(15) İmza yetkisine sahip kişinin üretici firmada veya yetkili temsilci firmadaki konumu (unvanı) ve imzası,
(16) Yer ve tarih.
                         
3. YUVARLAK  HALKALI ÇELİK  ZİNCİRLERLE İLGİLİ HÜKÜMLER

3.1. Üretici veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisi,, her zincir için en az aşağıda belirtilen bilgileri içeren bir belge düzenlemelidir:  

(1 ) Üreticinin veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisinin adı ve adresi,
(2) Kalibre edilmemiş zincirin özellikleri:
Zincir baklasının dış anma uzunluğu, dış anma genişliği, telin anma  çapı, toleransları ve arka arkaya duran en az iki  zincir baklasının boyutlarını gösterir şematik çizim eklenmelidir,
(3) Kalibre edilmiş zincirin özellikleri:
Zincir baklasının dış anma uzunluğu, dış anma genişliği, telin anma çapı, anma hat uzunluğu ve tüm bu ölçülerin toleransları ve arka arkaya duran en az iki  zincir baklasının boyutlarını gösterir şematik çizim eklenmelidir,
(4) Her doğrusal metre başına anma kütlesi,
(5) Zincir baklalarının kaynak metodu,
(6) Isıl işlem uygulandıktan sonra, tüm zincire uygulanan deney yükü değeri,
(7) Zincirin minimum kopma yükü (kopma için çekme deneyinde ulaşılan minimum yükü ifade eder),
(8) Yüzde cinsinden ifade edilen, minimum kopma öncesi toplam uzama değeri; aynı zamanda deneye tabi tutulan numunelerin boyları veya baklaların adedi de belirtilmelidir,
(9) Zincirin malzeme özelliği (zincirin uluslar arası  sınıfı veya alternatif olarak  zincir çeliğinin özellikleri),
(10) Uygulanmış olan ısıl işlem tipi,
(11) Zincir, ulusal veya uluslar arası bir standarda göre imal edildiyse, bu standard  belirtilmelidir,
(12) Zincire deneyler uygulandıysa, deneylerin uygun olduğu standard veya özellikler ifade edilmelidir. Eğer bir standard veya özellik uygulanmadıysa, yapılan deneyler detaylı olarak belirtilmeli ve sonuçları bildirilmelidir,
(13) Eğer zincirin özellikleri, özel işlem, bakım  ve/veya  denetim gerektiriyorsa bu bilgiler verilmelidir,
(14) Bu Ekin madde 1’e göre yetkilinin imzası,
(15) İmza yetkisine sahip kişinin üretici firmada veya yetkili temsilcisi firmadaki konumu (unvanı) ve imzası.,
(16) Yer ve tarih.
3.2. Ulusal veya uluslar arası standardlara uygun olarak üretilmiş olan zincir, ilgili standardına uygun yapılmış okunaklı ve kalıcı kalite işaretleri taşımalıdır. Bu kalite işaretleri, her zincir boyunda bulunmalı; hangisi daha az aralıklı ise, her metrede veya 20 zincir baklasındaki bir  baklada en az bir işaret bulunmalıdır. İşaretler aşağıdaki ölçülerde olmalıdır:

Zincir telinin anma çapı
(mm)
Minimum işaretleme  boyutları
(mm)
8 (dahil)’e  kadar
8-12,5 (dahil) arası
12,5-26 (dahil) arası
26’ nın üstü
2
3
4,5
6


4.  KANCALARLA  İLGİLİ HÜKÜMLER
4.1. Üretici veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisi, her parti kanca için veya kullanıcının talebi üzerine, her kanca için aşağıdaki bilgileri içeren bir belge düzenlemelidir:
(1) Üreticinin veya yurt içindeki yerleşik yetkili temsilcisinin adı ve adresi,
(2) Bu belge bir parti kanca için ise, partinin içinde kaç adet kanca olduğu bildirilmelidir,
(3) Kanca tipi,
(4) Ölçü değerleri:
Başlıca ölçüleri gösteren şematik çizim eklenmelidir,
(5) Maksimum deneme yükü: Kancaya uygulanan maksimum deneme yükü kaldırıldığında, kalıcı önemli bir deformasyon olmamalıdır. Bu durumda, kalıcı deformasyon yüzdesi kanca açıklığı karşıdan karşıya ölçüldüğünde      % 0,25’i aşmamalıdır,
(6) Kancanın hemen açıldığı veya yükü artık taşıyamayacağı derecede açıldığı yük; kancanın açılması nedeniyle yükü düşürmekten ziyade kopan ya da kopma ihtimali olan yapıdaki kanca için, minimum kopma yükü belirtilmelidir,
(7) Kancanın malzeme özellikleri (örneğin, kancanın uluslar arası sınıfı ya da buna alternatif olarak kanca çeliğinin özelliği),
(8) Kancanın imalatı esnasında uygulanmış olan ısıl işlem tipi;
(9) Kanca ulusal veya uluslar arası standardlara göre imal edildi ise, bu standard belirtilmeli ve kanca bu standarda göre  tanımlanmalıdır,
(10) Kancaya deneyler uygulanmış ise bu deneyler veya bu deneylere göre özellikler açıklanmalıdır.  Bir standard veya özelliğe bağlı değilse, bu deneylerin detayları ve sonuçları (gruplardaki numune sayısı) bildirilmelidir,
(11) Kancanın özelliklerinde özel işlem, bakım ve/veya denetim gerektiren bir husus varsa  bunlar belirtilmelidir,
(12) Bu Ekin madde 1’e göre yetkilinin imzası;
(13) İmza yetkisine sahip kişinin üretici firmadaki veya yetkili temsilcisi firmadaki konumu (unvanı) ve imzası,
(14) Yer ve tarih.
4.2. Ulusal veya uluslar arası standarda göre üretilen kancada, bu standarda uygun  yapılmış okunaklı ve kalıcı bir  kalite işareti bulunmalıdır.

21 Mayıs 2017 Pazar

Köprülü Vinçlerin Kontrol Talimatı

  1. Vinçlerin alt LS ve üst LS çalışıyor mu?
  2. Vinç hareket ettiği zaman sesli ve görsel olarak alarm veriyor mu?
  3. Vinç üzerine çıkmak için merdiveni var mı?
  4. Tambur ile enerji nakli yapılan kablo emniyetli mi?
  5. Vinç halatlarında liflenme var mı?
  6. Halatların orijinal saplarından uzama sebebiyle çapları ne kadar düşmüş?
  7. Her 3 ayda bir yetkili uzmanlarca kontrol yapılıyor mu?
  8. Vinç platformunda korkuluk var mı?
  9. Kancanın emniyet mandalı sağlam mı?
  10. Kapmanın lastikleri sağlam mı?
  11. Vinç kabloları sağlam mı?
  12. Vinç kullanım talimatı vinçlerin direklerinde asılı mı?
  13. Vinçlerin kancaları boyalı mı?
  14. Vinçlerle ilgili emniyet levhaları var mı?
  15. Köprüyü yürüten motor, vinç tambur motoru, kedi motoru ve rediktörlerinden ses geliyor mu bakılmalı.