20 Mayıs 2017 Cumartesi

Doğum Öncesi Temel Sorunlar

Çevresel Etkenler:

Rahim İçi çevrenin normal olarak yüksek kararlığı talihliktir. Çünkü gebeliğin başlarında en küçük kesilme bile 1950'lerdeki tolidomit ilacı trajedisinin gösterdiği gibi embriyoya zarar verebilir. Tolidomit bütün Avrupa'da her yerde bulunabilen ve gebe kadınların sabah rahatsızlıklarını hafifletmek için aldıkları bir trankilizandır. Bu, zaman içinde birçok bebek eksik ya da biçimi bozum kol ve bacaklarla, kalp kusurlarıyla ve araştırmacıları annelerin gebeliğini izlemeye sevk eden başka sorunlarla doğmuştu. Araştırmacılar bütün kadınların tolidomit kullandıklarını buldular. 

O zamana kadar doğum öncesi dönemin önemi bugünkü kadar anlaşılamamıştı. Sözü edilen trajedi doğum öncesi dönem ve yardım edici ya da hasar verici çevresel etkenler üzerine bir araştırma akımını harekete geçirdi. 

Kritik Dönemler:

Kritik dönem kavramı, çevresel etkenlerin gelişime nasıl etki ettiğini anlamakta çok önemlidir. İnsan yavrusunu meydana getiren olaylar sıralamasında her organ-organ sistemi ve anatomik yapı ve bebeğin belirli yönleri sabit zamanlarda geliştirir. Bu sabit zamanlar kritik dönemlerdir. Eğer bir takım çevresel etmenler bir organın büyümesine onun kritik döneminde müdahale ederse, o organ uygun biçimde gelişmez. Hasar sürekli olur. Çünkü organın oluşum zamanı geçer ve ikinci bir şans da yoktur. 

Çoğu organ ve beden bölümü için kritik dönemler ilk üç ay sırasında ortaya çıkar. Örneğin gebeliğin ilk üç ayı içinde tolidomit alan kadınlar, biçimi bozulmuş bebekler dünyaya getirdiler; Tolidomiti ilk üç aydan sonra alan kadınların bebekleri normal olmuştur. İlk üç aydan sonra fetüsün temel yapısı kurulur ve fetüs zamanın öncelikle büyümeye harcar. Çevresel etkenler bundan sonra büyümeye karışabilir, ama organların temel yapısına etki edemez. 

Doğum Öncesi Etkiler: 

İlaçlar ve kimyasal maddeler : Plasenta, embriyonun ve gebe annenin dolaşım sistemleri arasında bir filtre gibi çalışıyor olsa da, bütün maddeler bu süzgeçten geçmez. Bugünkü pek çok araştırma hangi ilaçların ve kimyasal maddelerim plesentadan embriyoya geçtiğini ve geçen varsa hangi durumlarda hangi hasara yol açtığını belirlemeye yöneliktir İşin içine bir çok değişken girdiği için böyle araştırmalar yapmak zordur. Örneğin biçimi bozuk bebekler doğuran bir grup kadının gebelikleri sırasında özel bir ilaç aldıkları keşfedilebilir. Ama ilaçla kusurlu doğum arasında zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi kurulamaz; çünkü bir çok kadın yoksul bir çevrede uygun besinden yoksun olarak, başka ilaçlar alarak, kronik sağlık sorunlarıyla ya da çevrelerindeki kimyasal maddelerle yaşabiliyorlar. 

Araştırma türleri : temel olarak üç tür araştırma özel ilaçlarla kusurlu doğum arasındaki ilişkileri keşfetmeye çalışmaktadır. n Geriye dönük araştırmalarda araştırmacılar aynı kusuru taşıyan bebekler doğuran kadınların gebeliklerinde ortak bir öğe aramaktadırlar. n İleriye yönelik araştırmalarda kadınlar gebelikleri sırasında aldıkları ilaçların günlüğünü tutmaktadırlar. Bu veriler, ilaçla ile bebeklerindeki kusurlar arsındaki olası ilişkileri çözümlemekte kullanılmaktadır. Böyle bir araştırmada (Nelson ve Forger, 1971), günlükler 1369 kadının kendi başına ya a doktorun önerisiyle ilaç aldığını göstermiştir; bu kadınların kusurlu doğan bebekleri ilaç almamış benzer bir kadın grubunun bebeklerinden anlamlı biçimde daha fazladır. 

Her iki yöntemde de ilişkisel (corelational)dir ve bu nedenle yalnızca fikir verebilir. İlaç kullanma ile kusurlu doğum arasındaki olumlu bir korelasyon tek başına nedeni ve sonucu kanıtlayamaz. Bununla birlikte eğer bir etken varsa-ilaç,diğer etkenin-, kusur- olma olasılığının daha fazla olduğunu göstermektedir. 

Bir ilacın doğum öncesi gelişim üzerindeki gelişim etkilerini büyük ölçüde gebe kadının o ilacı ne zaman aldığına bağlıdır. İlk üç ayda temel yapı hasarı vardır büyük olasılıkla. Daha sonra fetüs evresinde ilaç, sürekli ama daha az kapsamlı zarar verebilir, çünkü bu etki organların temel yapısına yaptığı etkiye benzemez. Embriyo evresinde bir çok organın kritik dönemleri çıkabilir. Böylece, hepsi etkilenebilir. Beyin ve genital organların gelişimiyle ilgili kritik dönem bu organların yaralanabilir olduğu fetüs evresinde genişleyebilir.

Bir toksit maddenin başlangıçta çok hızlı biçimlenen ya da büyüyen bir anatomik yapıya çoğunlukla zarar vermesinin temel nedeni hücre metabolizmasını ve bölünmesini etkilemektir. Örneğin; eğer bu tür bir madde damak katmanlarının-ağzın tavanı-birlikte büyüdüğü sırada hücre bölünmesine müdahale ederse, baş, çok çabuk büyüdüğü için, katmanlar hiç bir zaman orta çizgide kaynaşmayacaktır. Sonuçta bebek, yarık bir damakla doğar. Yani ağız tavanı genize geçişte açık kalır.

Hala yeterince anlaşılamayan nedenlerle bazı ilaçlar yalnızca belirli organlara zarar verebiliyor görünmektedir ve kusurlar her zaman görünür ya da derin olmayabilmektedir; Etkiler, böbrekte hafif biçim bozukluğu gibi içsel olabilir ya da hafif zihin bozukluğu gibi yıllarca kendini göstermeyebilir.

Özetle gebelikte alınan bir ilacın doğum öncesi gelişimi etkileyip etkilememesi ve eğer etkiliyorsa etkinin türü birçok etkene bağlıdır: annedeki ve babadaki genetik duyarlılık, ilacın alındığı zaman, miktar, annenin fiziksel durumu, ilacın etkisini artıracak diğer maddelerin varlığı. Bazı özel ilaç ve kimyasal madde türlerinin doğum öncesi gelişim üzerinde yapabilecekleri olası etkileri ele alalım:

Trankilizanlar ve hipnotikler: Az önce okuduğumuz gibi, tolidomit yetişkinleri yalnızca hafifçe yatıştırdığı halde bir embriyo üzerinde yıkıcı etkiler yapabilmektedir. Böylece, bir ilacın yetişkin üzerinde ne yaptığını gözleyerek bir embriyoya ne yapacağını kestiremeyiz. Barbitüratların plesantaya hızla ulaştığı, karaciğerde ve beyinde biriktiği bilinmektedir. İlkel böbrekler süzemediği için barbitüratların fetüsteki birikimi anneninkinden daha fazla olduğu da bilinmektedir. Gebelikte barbitürat almakla bağlantılı olası kusurlar tartışmalıdır, ama bağımlı annelerin bebeklerinde bunlara bağımlılık gözlenmektedir; bu bebekler,titremelerden acı çekmekte, hiperaktivite göstermekte ve çığlık patlamaları sergilemektedirler.

Hallüsinojenler, özellikle LSD (lisejik asit diyetilamid), son 10 yılda çok dikkat çekmektedir. Hayvan araştırmaları, gebelik sırasında LSD alındığında büyük bir ölü doğum,büyüme gecikmesi, biçim bozukluğu ve kromozom anormallikleri olduğunu haber vermektedir (Berber, 1967). Birçok araştırma gebelik sırasında LSD alan annelerin bebeklerinde omurilik ve kemik anormallikleri olduğunu bildirmektedir (Evans ve Glass, 1976). LSD'nin plesantaya geçtiği ve beyinde biriktiği bilinmektedir. Ama bunun etkileri konusunda daha fazla veriye gereksinme vardır. Aynı şekilde gebe bir kadının içtiği mariuananın etkisi de çok az bilinmektedir.

Anestezi ilaçları, plesentaya hızla geçer ve embriyoda ya da fetüste uzun bir süre kalırlar. Bunlar dar yüksek düşük riski ve doğum kusurlarıyla bağlantılıdır (Amerikan Anestezistler Derneği, 1974).

Eroin gibi narkotikler, doğum öncesi büyümenin gecikmesiyle, doğum sancısıyla doğum sırasındaki artan komplikasyonlarla bağlantılıdır. Eroin bağımlılarının doğurduğu bebeklerin %70'i çekilme semptomları gösterir (Stone ve ark. 1971). Semptomlar-ishal, aşırı uyarılabilirlik, çığlık atma- tedavi edilmezlerse, bayılmalara, komaya ve ölüme yol açarlar.

Gebeliği sırasında çok fazla içki içen kadınların bebeklerinde görülen zihinsel, fiziksel ve davranışsal anormallikler örüntüsüne 1973'te feokol alkol sendromu (FAS) adı verilmiştir. Ciddi biçimde etkilenen bebeklerde, 

1. Doğumdan önce ve sonra büyüme yetersizlikleri, 
2. Yüzde düzensizlikler, küçük başlar, kalp,, eklem, kol ve bacak kusurları.
3. Zihinsel gerilik görülür. 

Alkol plesantaya hızla geçer ve fetüste annede olduğundan daha fazla kalır. Çünkü fetüsün gelişmemiş karaciğeri alkolü çözmede ancak yarı yarıya etkilidir. Günde ortaklama altı içki, bebeklerin çoğunda tam sendromu ortaya çıkarır. Bazı kadınlar aynı etkiyi çok az içkiyle duysa da bireysel farklılıklar daima vardır. Günde 1-4 bile kendiliğinden kürtaj, düşük doğum ağırlığı ve merkezi sinir sistemi hasarı riskini artırır. Arada bir kutlama içkisi, kritik bir dönemde, özellikle erken gebelikte olursa tehlikelidir ve beynin bozuk oluşumlarıyla bağlantılarıdır (Claren ve Smith, 1978).

Uyarıcılar (stimulants), amfetaminmlerin ve diğer uyarıcıların, kalp damar ve merkezi sinir sisteminin bozuk oluşumları gibi doğum kusurlarıyla bağlantı kurulmuştur (Nora ve Ark, 1970). Bilindiği gibi kahvede, çayda ve bazı hafif yiyeceklerde ve bazı baş ağrısı ilaçlarında bulunan kafeinin yaygın kullanımına karşın gebe kadın tarafından alındığındaki olası etkileri konusunda çok az şey bilinmektedir. Kafein, plesentaya geçmektedir ve hayvan araştırmalarında doğum kusurlarında bağlantılı bulunmuştur.

Gebelik sırasında nikotinin ve sigara içmeye bağlı gazların zararlı etkileri çok iyi saptanmıştır. Bunların içinde gecikmiş doğum öncesi büyüme, düşük doğum ağırlığı, yüksek ölü doğum riski, kalp-damar kusurları bulunmaktadır (Himmelbenger ve ark., 1978). 

Ağrı kesiciler (analgesis), aspirin gibi ağrı kesicilerin doğum öncesi dönemdeki etkileri ancak yakın zamanlarda araştırılmıştır. Aspirinin tek başına insan embriyosunda hasara neden olduğu konusunda kesin bir kanıt yoktur. Bununla birlikte, hayvan araştırmaları diğer maddeler de yanında olduğunda aspirinin tehlikeli olabileceğini düşündürmektedir. Örneğin; fareler üzerinde yapılan araştırmalarda, yaygın bir besin koruma maddeleri olan benzoik asitle birlikte verildiğinde toksik gücü artmaktadır (Kimmel ve ark., 1971). Aspirin kanın pıhtılaşmasına da müdahale etmektedir. Aspirin türünden ilaçlarla ilgili araştırmalar sonuçsuz kaldığı için gebe kadınların aspirini olabildiğince az kullanmaları önerilmektedir. 

Ağızdan alınan gebelik önleyici ve hormonlar gebeliği önleyici stereoitler (doğum kontrol hapları) üzerinde çok yaygın araştırmalar yürütülmektedir. Kadınlar ağızdan alınan gebelik önleyici ilaçları kestiklerinde ve daha sonra gebe kaldıklarında dölde artan bir anormallik riski olmadığı belirlenmiştir. Eğer kadınlar hap almayı, ay hali dönemlerini düzenleyecek kadar, gebe olmadan uzun bir süre önce ihmal ederlerse kendiliğinden kürtaj (düşük) riski vardır. Kadınların ilaç almayı unuttuktan sonra kazara gebe kaldıkları ve hap almayı gebe olduklarını fark edinceye kadar sürdürdükleri durumlarda doğacak çocukta kusur olacağı kesin değildir. Bir zamanlar bunun yetisinin cinsel gelişimine müdahale edeceği düşünülmüştü; ama ağızdan alınan gebelik önleyici ilacın dozu bu tür etkiler yaratmayacak kadar küçük görünmektedir. Başka bir olası açıklama, genital gelişim için kritik dönemin geç (yaklaşık sekiz hafta) olması nedeniyle, çoğu kadının gebe olduğunu fark etmesi ve hap almayı durdurmasıdır. 

Gebeliği sırasında düşüğü önlemek için "stilbestrol" ile tedavi görmüş kadınların genç kızlarında vajina kanseri geliştirme olasılığı çok yüksektir (Friedman, 1978). Yaygın olarak DES (dietilstilbestrol) diye bilinen bu ilaç meme kanserinin gelişmesinde de etkilidir (Auclair, 1979).

Binlerce ilaç reçeteyle alınabilmektedir ve her yıl ilaç pazarına yenileri katılmaktadır. Tezgahtan yüzlerce ilaç sağlanabilmektedir; ama pek azı gebe kadına verebileceği zararlar açısından araştırılmaktadır. Bizler, soğuk algınlığı belirtileri için, uyuyabilmek için, kabızlığı azaltmak için, alerjiler, sivilce, mide asidi için ilaç almaya alışığız; ama bunları gebelik sırasında kullanmanın iyi bir düşünce olmadığını görmekten çoğu zaman kaçınırız. Gebe kadın, bir ilacın ya da ilaçlar bileşiminin bir embriyo üzerindeki etkilerinin kimyasal yapısından ya da bir yetişkin üzerindeki görünür etkilerinden tahmin edilemeyeceğini unutmamalıdır. Ayrıca, yetişkin bir kadın için yeterince güvenilir olan bir doz, gelişmemiş böbrekleri ve karaciğeri ilaçları bir yetişkin kadar hızla ya da etkili biçimde zehirden çözemeyen ve dışarı atamayan gelişmekte olan embriyo için toksit olabilir. Gebe kadınlar - özellikle ilk üç ayda - ve gebe kalmayı planlayan kadınlar olabildiğince az ilaç almalıdırlar.

Diğer kimyasal maddeler . Biz her gün sanayi artıklarına, böcek öldürücü, ot öldürücü, mantar öldürücü ilaçlara, arabalardan ve kamyonlardan çıkan hidrokarbonlara ve diğer hava su kirliliği türlerine maruz kalıyoruz; temizlik sıvılarının, boya ürünlerinin, havaya tazelik veren ilaçların gazlarını soluyoruz; bedenimize kozmetikler ve deodorantlar sürüyoruz; besinlerimizde ek maddeler ve koruyucular kullanıyoruz. Bu tür kimyasal maddelerin insan embriyosu üzerindeki gizil tehlikeleri hakkında çok az araştırma yapıldı. Bununla birlikte, doğum kusurları bazı kimyasal maddelerle doğrudan ilişkili bulundu. Örneğin; gebe kadınlar tarafından sindirilen civa, bebeklerinde merkezi sinir sistemi hasarına, bazen de beyin felcine yol açmıştır (Casarett ve Doutl, 1975). Bu kadınlar, sınai civa artıklarıyla kirlenmiş sulardan tutulan balıkları ya da böceklere ve mantarlara karşı korunmak için organik civa tuzlarıyla işlenmiş tahılla beslenen hayvanların etine yemişler ya da bu kadınlar katkı boyalardan çıkan fenil civa gazlarını solumuşlar. Merkezi sinir sistemini etkileyen diğer kirleticiler içinde asbest ve kuşunda vardır. Ne yazık ki bazı kimyasal maddelerin yarattığı etkiler, çoğu zaman, maruz kalındıktan aylarca bazen yıllarca sonrasına kadar fark edilmemekte ve kadınlar gibi erkeklerde bundan zarar görmektedir. Örneğin; Vietman Savaşı sırasında kullanılan yaprak dökücü bir kimyasal madde olan "agent orange" in çeşitli doğum kusurlarına yol açtığı yeni yeni saptanmaktadır. 

Diğer Doğum Öncesi Etkiler:

Beslenme: Yeni araştırmalar beslenmenin doğum öncesi gelişim üzerinde yaratabileceği dramatik etkiyi ortaya çıkarmaktadır. Hem hayvan hem de insan araştırmaları, eğer kötü beslenme bir çok organın hücrelerinin ilk kez bölündüğü ve sayısının arttığı embriyo evresi sırasında ortaya çıkarsa, bir ya da daha fazla organın büyümesinin geriye dönülmez biçimde gecikebileceğini göstermektedir. Daha sonraki fetüs evresindeki kötü beslenme de büyümeyi yavaşlatacaktır. Ama beslenme daha sonra uygun hale getirilirse bu etki düzeltilebilmektedir (Weinwer- Irvıng- Wiley, 1982; Winick, 1970).

Hayvan araştırmaları, gebe bir dişi, beyin gelişimi açısından kritik dönemde sınırlı protein diyetiyle beslendiğinde yavrusunun önemli ölçüde azalmış betin hücreleriyle doğduğunu göstermektedir. Bu hasar yalnızca sürekli olmakla kalmamakta (Zamenhof ve ark.,1971), aynı zamanda bir "büyük anne etkisi" taşımaktadır; yani, dişi döl kendi gebelikleri sırasında uygun besinleri olduğu zaman bile yavruları hala bir ölçüde kusurlu olmaktadır. Bunun olası bir açıklaması, diğer organların da beyin gibi kusurlu olduğu, dolayısıyla annelerin zayıf bir rahim çevresi sunduğu biçiminde olabilir. Bununla birlikte eğer beslenme uygun olursa, doğum öncesi kötü beslenmenin etkileri ikinci kuşaktan sonra ortaya çıkmaktadır. 

Beyin gelişimindeki kritik dönemin kesin zamanı ve uzunluğu konusunda bazı görüş farklılıkları vardır. Otorite olan bir kaynak (Hipton, 1976), beyin gelişiminin önemli yönlerinin embriyo evresinde başladığını ve doğumdan sonraki birinci yıl boyunca sürdüğünü belirtmektedir. Böylece eğer, bebeğin birinci yaşında ortaya çıkarsa, beslenme yetersizlikleri geri dönülmez bir hasar yaratabilmekte, bu yaştan sonra ise bu etkiler düzeltilebilir görülmektedir. 

Vitamin yetersizliklerine ilişkin araştırmalar, bazı vitaminlerin yeterli miktarda olmasının -protein sentezi de dahil metabolik süreçler için özellikle önemli olduğunu, bazı vitaminlerin aşırı miktarlarının zararlı olabileceğini düşündürmektedir. Gebe kadınlar diyetlerine herhangi bir ek maddeyi katmadan önce doktorlarına danışmalıdırlar. 

Temel olarak, araştırmalar, doğum öncesi beslenmenin genlerin kopyalama ve hücre bölünmesi sırasındaki çalışmasını etkileyebildiğini göstermektedir. Anımsayacağımız gibi, genler gerçekte insan yapısı için kopya kağıdı görevi görürler; ama beslenme tarzında uygun yapı maddeleri sağlanmıyorsa tamamlanan iş tasarıma uymayacaktır. Gebe bir kadının uygunsuz beslenmesi, yoksulluktan, bilgisizlikten, bir sağlık sorunundan, abartılı bir inceliğini koruma düşüncesiyle diyetini bile bile sınırlamaktan ya da bunların herhangi bir bileşiminden kaynaklanabilir. Gebe kadınların ne kadar kilo alması gerektiği tartışmalı bir konudur; çünkü kilo almanın gebe Amerikan kadınlarının yaklaşık %5'ini etkileyen gizemli bir düzensizlik olan kan zehirlenmesinin (toxemia) nedeni olduğundan kuşkulanılmalıdır. Semptomları yüksek olan kan basıncı hızlı ve aşırı kilo artışı sıvı birikimi olan kan zehirlenmesi hem annenin hem fetüsün yaşamını tehdit edebilir; dolayısıyla, kadınlar 15 pounttan (yaklaşık 7 kilo) almaları için uyarılmışlardır. Bugün, bazı kadınlar için 22 kilo (50 pound) bazıları içinde yalnızca 5 kilo (12 pound) olmanın doğal ve sağlıklı olduğunu biliyoruz. Her vakanın bireysel olarak değerlendirilmesi gerekir. 

Hastalık : Embriyoya zarar verebilecek bir başka gizil etken annedeki hastalıktır. Birleşik Devletler' de 1964-1965 tarihlerinde salgın olan kızamıkçıktan (rubella) sonra bebeklerin çoğu sağır, kör, zeka gerisi olarak ya da kalp bozukluklarıyla doğmuştur. Annedeki semptomlar o kadar hafiftir ki, birçok gebe kadın hasta olduğunun farkında bile değildi. Rubellanın yol açtığı doğum kusurları önlenebilir. Eğer bir kadın kızamıkçık geçirmişse, kanındaki antikorlar onu ve fetüsü hastalığa karşı koruyacaktır. Eğer kızamıkçık geçirmemişse, gebe kalmadan en az 3 ay önce aşılanması gerekir. Rubellaya bir virüs yol açmaktadır. Gribin, çiçek hastalığının, su çiçeği hastalığının da içinde bulunduğu pek çok virüs doğum kusurlarına ve doğum öncesi ölümlere neden olmaktadır. 

Frengi, zührevi bir hastalıktır, yani cinsel ilişkiyle bulaşır. Frensi bulaşmış bir kadın gebeliğinin başlangıcında henüz doğmamış çocuğunu zarar görmekten koruyabilir; çünkü frengi bakterisi genellikle gebeliğin 8. Haftasına kadar fetüse geçmez. Frengi, zihinsel gerilik, katarakt, kalp kusurları, sağırlık ve fetüs ölümüyle bağlantılıdır. 

Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, şişmanlık, kan zehirlenmesi gibi kronik metabolik bozukluklar çeken kadınların gebelikleri, ilaç gibi diğer çevresel etkenlerin gizil olarak zarar verici etkilerine yüksek bir duyarlık gösterirler (Fuchmann-Duplessis, 1975). İstatistikler, şeker hastası olan annelerin düşük yapma, doğum öncesi ve doğum sorunları riskinin fazla olduğunu göstermektedir. 

Gebe Kadının duygusal durumu : Anne ve fetüsün sinir sistemleri bağlantılı değilse de, annenin duygularının fetüsü etkilemesi son derece olasıdır (Johntag, 1941, Lieberman, 1973). Örneğin; anne kaybı yaşadığında annenin kan dolaşımına çeşitli maddeler salgılanır, bunlar bedenin bölümlerinde etki gösterir. Plasentadan geçebilir ve fetüse ulaşabilir, sonuçta fetüs aynı duyguyu "duyabilir mi?" Bunu henüz kimse bilmemektedir; ama gebelik sırasındaki uzun sürmüş, ciddi duygusal stresler bebekteki düşük doğum kilosu, sinirlilik ve sindirim sorunlarıyla bağlantılıdır. 

Kan uyuşmazlığı : Bazı bireylerin kanlarında RH faktörü adı verilen etken bulunmakta ve kanları RH (+) olarak tanımlanmaktadır. RH faktörü bulunmuyorsa kan RH (-)tir ("Rh" harfleri etkenin ilk kez Rhesus maymunlarında keşfedilmesinden gelmektedir). RH faktörüne sahip olup olmamanız genetik mirasınız tarafından belirlenmektedir. RH (+) kan, miras alınan, başat bir özelliktir. Rh negatif kanı olan biri Rh(+) birine kan verebilir ama Rh pozitif biri Rh negatif birine kan verirse, uyuşmazlık ortaya çıkar. Rh pozitif kan Rh negatif kan için yabancı bir madde gibidir. 

Eğer bir kadın Rh pozitif, kocası da Rh pozitif ise fetüsün kanı Rh pozitif olabilir. Normal olarak annenin ve fetüsün kanı Plasentanın yapısı nedeniyle birbirine karışmaz, ama kılcal damarlardaki küçük çatlaklar bu karmaşaya yol açabilir. Sonra annenin sistemi yabancı organizmalar olarak fetüsün kanına tepki gösterir, bunu Rh pozitif kan hücrelerine saldıran ve onları öldüren antikorlar üreterek yapar. Antikorlar plasentayı geçince karışıklık başlar. Bu antıkorlar fetüse oksijen taşımasında çok önemli olan kırmızı kan hücrelerine saldırırlar. Sonuçta, düşük ortaya çıkar, düşük olmasa da yavru, anemik ve geri olabilir. 

Henüz anlaşılmayan nedenlerle kan uyuşmazlığı daima böyle kötü sonuçlar vermemektedir. Ayrıca annenin bedeni genellikle antikorları yavaş ürettiği için ilk gebelikte çoğu zaman tehlike ortaya çıkmaz ama sonraki gebeliklerde tehlike artabilir. Rh uyuşmazlığına bağlı sorunlar kocanın ve karının kan türlerini belirleyen gebelik öncesi kan testleriyle engellenebilir. Eğer gizil bir uyuşmazlık varsa, kadın Rh antikorlarının üretimini önleyen iğneler vurdurabilir. Eğer fetüs tehlikedeyse doğumdan önce kanı tümüyle değiştirebilir. 

Yaş : anne-babanın yaşı gebe kalmada e doğum öncesi gelişimde bir etken olabilir. Örneğin, düşüklerin, doğum kusurlarının, gebelik ve doğum sırasındaki sorunların yüzdesi, özellikle ilk doğumlarda 20 yaşın altındaki ve 35 yaşın üstündeki kadınlarda biraz daha yüksektir. Bunun nedenleri üzerinde fikir yürütebiliriz. Büyük olasılıkla, ergen kızın üretim sistemleri henüz tam olarak gelişmemiştir; birçok ergen gebeliklerinde bulunan duygusal baskılar da rol oynayabilir. 35 yaşın üstündeki kadınların fiziksel durumu-belki bugün eskisi kadar doğru olmamakla beraber-daha genç kadınların durumu kadar iyi olabilir. 

Down sendromlu çocukların önemli bir yüzdesi yaşlı kadınlardan doğmadır. 20-30 yaşlar arasındaki bir kadının down sendromlu bir bebek doğurma olasılığı yaklaşık 1500 / 1, 30-35 arasındakilerin 300 / 1, 40'ın üstündekilerin 70 / 1 . Yaş ile down sendromu arasındaki korelasyon bir neden sonuç ilişkisi kurmayı garanti etmez. Çoğu zaman yaşa eşlik eden bazı etkenlerin down sendromuna yol açtığı büyük olasılıkla doğrudur. Bununla birlikte kalıtım gibi, her bir kadın için çevresel farklılıklar da işe karışabilir. Kadınlarda yaşa eşlik edebilecek 2 etkenin katkısından söz edilebilir : (1) Ovumun yumurtalıktayken bozulması ya da hasara uğraması. Bir kadın yumurtalıklarında sahip olacağı bütün yumurtalarla dünyaya gelir. Bunlar, yumurtlamada yer alıncaya kadar yumurtalıkta yıllarca kalır. Bu zaman içinde virüs iltihabıyla, radyasyonlar ya da başka herhangi bir şeyle hasara uğrayabilir, erkekler daima yeni sperm üretirler. (2) Cinsel ilişkinin sıklığı yaşla ilgilidir. Bu nedenle, gebe kalma yeteneğinin sonuna gelmiş bir ovumun döllenme şansı daha büyük olabilir (Mc Millan, 1977).

Çoklu Gebelik : yumurtlama sırasında rastlantısal olarak bir, yerine iki ovum salınır. Eğer her ikisi de döllenirse, kardeş yumurta ikizleri ya da çift yumurta ikizleri ortaya çıkar. Böyle ikizler farklı kardeşlerden birbirlerine genetik olarak daha fazla benzemezler. Erkek ve kız kardeş ikizler her zaman çift yumurta ikizleridir. Raslantısal olarak, döllenmiş bir yumurta uzunluğuna bölünür ve iki aynı embriyo gelişir. Bunlar kökenlerini aynı zigottan aldıkları için aynı genetik yapıya sahiptirler ve özdeş ya da tek yumurta ikizleri olarak adlandırılırlar. Üçüzler, dördüzler ve beşizler özdeş ikiz, kardeş yumurta ikizi yada bileşim olabilirler. Bir sefer de birden fazla doğuma ilişkin istatistiksel olasılıklar şöyledir:

İkizler 96'da 1 üçüzler 9216'da 1, dördüzler 900 bin'de 1, beşizler 85 milyon'da 1. Çoklu gebelikte prematüre olma, fetüs ölümü, gelişim anormalleri riskleri artmaktadır. Kuşkusuz, rahim içi kalabalıklaşmakta ve ikizlerden biri diğerine göre rahimde daha iyi bir konuma sahip olmakta ya da besin stoklarını daha iyi almaktadır.

Kardeş yumurta ikizi doğurma olasılığı annenin yaşı ve önceki çocukların sayısıyla büyük ölçüde artmaktadır (Scheinfeld, 1973). Kısırlığa karşı ilaçlar olan kadınlarda çoklu gebelik şansına daha sahiptir. 

Radyasyon: Ciddi doğum öncesi biçim bozukluğuna ve ölüme neden olabilir. İlk 3 ay sırasında küçük bir doz bile embriyoya ciddi biçimde hasar verebilir. Nagazaki ve Hiroşima'da atomik radyasyon patlaması sırasında gebe olan Japon kadınlarının çoğu düşük yapmış, bebeklerinin çoğu ilk yılda ölmüş ve birçok bebek doğuştan kusurlarla. Özellikle zihin geriliği taşımıştı (Miller, 1968; Plummer, 1952). Doğum öncesi gelişim sırasındaki radyasyon dölde artan kanser riskiyle ve sonraki kuşaklara geçebilen genetik kusurlarla da ilişkilidir. 

Tanımda kullanılan X ışınlarının gebe kadınlar için tehlikesi tartışmalıdır. Birçok yazar gebe kadınların özellikle ilk üç ay sırasında -ender durumlar dışında- X ışınlarına maruz bırakılmamasının ve çocuk doğurma çağındaki kadınların- gebe olmadıklarından emin olduklarında-yalnızca ay hali sırasında ya da hemen sonra tanı için X ışını alabileceğini güçlü biçimde savunmaktadır (bk.Mole, 1979).

Omuz Üstü Çalışmalar

Omuz yüksekliğini yukarısındaki ve yüksek iş istasyonlarında çalışmak sırt ve boyun problemleri meydana getirir. Bu biçimsiz çalışma pozisyonları kas-iskelet yaralanması riskini (MSI – MuSculoskeletal Injury) artırır:

MSI risklerini artıran faktörler;

• Aynı hareketi üst üste tekrarlamak.
• Uzun süre aynı pozisyonda kalmak.
• Ağır yükleri elleçleme (tutmak-kaldırmak).
• Çok çaba uygulamak.
• Eğik-bükük pozisyonda çalışmak.

Riski nasıl minimize ederiz 

Yaralanma riskini azaltmak için sağda gösterilen ip uçlarını gözönünde bulundurun.

Baş üstü yüksekliğine erişmek

Eller ile omuz üstü yükseklikte çalışmak

Çalışma alanını yükseltmek için iskele kullanın

İşe yaklaşmak için platform kullanın



Fabrikada dikkat edilecek konular

1- Kompanzasyon sistemi her gün muntazam kontrol edilmelidir. Bir aksaklık görülürse(Kontrol rölesinde ( 0,99 – 1,00 ) den daha aşağı değer okunuyorsa) elektrikçiye haber verilmelidir.

2- Vinçlerin kancalarındaki emniyet mandalları SAĞLAM VE ÇALIŞIR  durumda olmalıdır.

3- Vinçler  Talimatlarına uygun olarak VİNÇ EĞİTİMİ ALMIŞ işçiler tarafından kullanılmalıdır

4- Kapmaların contaları aşınınca mutlaka değiştirilmelidir.

5- Kompresörler,Kazanlar  ve basınçlı kaplarda  MAX BASINÇ kırmızı boya ile İşaretlenmelidir.

6- Elektrik panolarının önüne tahta ızgara ve lastik paspas konulmalıdır.

7- Yürüme yolları ayrılmış ve boyalı olmalıdır.

8- Liflenmiş ve aşınmış sapan kullanılmamalıdır.

9- Trafolara iki senede bir bakım yapılmalıdır.

10- Topraklama ile Paratoner kontrol ve ölçümleri her  yıl yaptırılmalıdır.

11- Yangın tüpleri her altı ayda bir YETKİLİ FİRMA tarafından kontrol edilmelidir.

12- BARET, KULAKLIK, MASKE ,GÖZLÜK VE EMNİYET BOTU mutlaka kullanılmalıdır.

13- OKSİJEN VE ASELİTEN TÜPLERİ BOŞ VEYA DOLU OLARAK zincirle bağlı şekilde muhafaza edilmelidir.

14- Emniyet levhalarına bakılmalı ve talimatlara uygun çalışılmalıdır.

15- Sapanlar üzerindeki sertifikası ile birlikte kullanılmalıdır. Kullanılmayan sapanlar hazır şekilde sehpalarına asılı vaziyette muhafaza edilmelidir.

16- PARMAK ve uzuv kopmalarında kullanılmak üzere küçük boy ve büyük boy Poşetler bulundurulmalı ayrıca buzdolabının buzluğunda  buz bulunmalıdır. Kopan parmak küçük poşete konulup ağzı sıkıca bağlanmalıdır. Büyük poşete buz ve su konulmalıdır.Küçük poşet büyük poşetin içine konularak kaza geçiren işçi ile birlikte MİKROCERRAHİ Bölümü bulunan hastanelere gönderilmelidir.Bütün bu işlemler için 5 saat süre vardır.5 saat geçirilirse hüçreler ve sinirler birbirine kaynamamakta kopan parça çöpe atılmaktadır DİKKAT EDELİM.

17- İş kazaları ekseriyetle pazartesi günleri sabah saatlerinde olmaktadır.İŞE BAŞLAMADAN 15- 20 dakikalık İŞ BAŞI TOPLANTISI YAPILMALI İŞÇİ PAZARTESİ SENDROMUNDAN KURTARMALIDIR.

Daire testere kullanma talimatı

AMAÇ

Talimatın amacı daire testerenin güvenli kullanımıdır.
 
SORUMLULAR

Daire testerenin kullanılmasından ve durdurulmasından kullanan mekanik atölye işçisi sorumludur. İşin organizasyonu  Makine Bakım mühendisi sorumluluğundadır. Testeredeki tüm kesme işlemlerini kapsar.
 
UYGULAMALAR


Tam otomatik yatay şerit testere bakım talimatı

          1.AMAÇ : Bekamak tam otomatik yatay şerit testere makinesinin sorunsuz, emniyetli ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak   
         2.KAPSAM   :Bakım bölümünü kapsar.           
         3.TANIMLAR                                                
         4.İLGİLİ PROSEDÜR           
         5.İLGİLİ FORMLAR               
         6.UYGULAMA          
             6.1. Günlük Bakım
              6.1.1. Testere gerginliğini kontrol et. Gerginlik manometresi 210 Bar’ı gösterinceye kadar gerdirme kolunu çevirerek                                                                    
                     gerekli ayarı yap
      6.1.2. Makinenin genel temizliğini yap           
      6.1.3. Hidrolik mengenenin ilerleme metrajını ayarlayan cetvelin temizliğini basınçlı hava ile yap

                 6.1.4. Kasnak muhafaza kapaklarını aç ve kasnak arasına giren talaşı temizle
    6.1.5. Mengenelerin dayanan ön yüzeylerinde talaş varsa temizle
    6.1.6. Bor yağ tankının içindeki talaşı temizle
    6.1.7. Hidrolik mengene üzerindeki milleri yağla
6.2. Aylık Bakım
    6.2.1. Hidrolik tankındaki blok ve valflerin üzerindeki talaş birikintilerini temizle                        
     6.2.2. Hidrolik tankın yağ seviyesinin kontrol edilip gerekiyor ise uygun şartlar altında Shell Tellus Oil 32 yağ ekle
    6.2.3. Gerdirme kızağı üzerindeki grasörlükten gres yağı bas
    6.2.4. Kasnak milinin üzerindeki grasörlükten gres yağı bas
    6.2.5. Kasnak somunlarının gevşeyip gevşemediğini kontrol et
    6.2.6. Talaş tel fırçasının deforme oranını kontrol edip tel kopukluğunun fazla olması durumunda yenisi ile değiştir
    6.2.7. Testere kılavuz rulmanlarını kontrol edip deforme olan rulmanları yenileri ile değiştir
     6.2.8. Kasnak rulmanlarını kontrol et ve gerekiyorsa yenisi ile değiştir
    6.2.9. Pistonlarda yağ kaçağı olup olmadığını kontrol et ve yağ kaçağı varsa gerekeni yap
     6.2.10. Elektrik panosunun basınçlı hava ile temizliğini yap
    6.2.11. Hidrolik tankındaki blok ve valflerin üzerindeki talaş birikintilerini temizle
 6.3. KULLANACAĞI KORUYUCU MALZEMELER
     6.3.1. Kulaklık
     6.3.2. Koruyucu eldiven
     6.3.3. Baret
     6.3.4. Çelik burunlu çizme yada bot
     6.3.5. Koruyucu gözlük


         7.SORUMLULUK: Bu Talimat Bakım Bölümü tarafından hazırlanıp onaylanarak yürürlüğe girer. Düzenlenmesinin  yayınlanmasının, aslının saklanmasının ve uygulanmasının sorumluluğu Bakım Bölümüne aittir.

Tam otomatik yatay şerit testere kullanma talimatı

          1.AMAÇ : Bekamak tam otomatik yatay şerit testere makinesinin uygun bir şekilde çalışmasını sağlayarak anlaşılır bir biçimde operasyon talimatlarını belirlemek, operatörün makineyi doğru ve verimli bir şekilde kullanmasını sağlamak.                              

         2.KAPSAM:
Bakım ve üretim bölümünü kapsar.
                                 
         3.TANIMLAR                            

                                          

         4.İLGİLİ PROSEDÜR           
        
         5.İLGİLİ FORMLAR              

 
        6.UYGULAMA      
 
6.1.MAKİNAYI ÇALIŞTIRMADAN ÖNCE
  6.1.1. Kasnak aralarında kalan talaşları temizle
  6.1.2. Kalıbın basınçlı hava ile temizliğini yap
  6.1.3. Makinenin genel temizliğini yap
  6.1.4. Bor yağ tankının içindeki talaşların temizlenmesi
   6.1.5. Makineye start vermeden önce bütün koruyucuların yerinde olduğundan ve kapağın kapalı olduğundan emin ol
  6.1.6. Testere gerginliğini kontrol et. Gerginlik manometresi 210 bar’ı gösterene kadar gerdirme kolunu çevirerek  
              gerekli ayarı yap

6.2.MAKİNAYI ÇALIŞTIRMA
  6.2.1. Ana şalteri aç
  6.2.2. Acil stop butonunu kaldır
  6.2.3. Hidrolik motoru çalıştırma butonuna bas
  6.2.4. Testere dönüş hızı ve kafa iniş hızını kontrol et

6.3.MALZEMENİN KESİMİ
  6.3.1. 2 Adet malzemeyi kalıptaki arka stop civatalarına değecek şekilde yerleştir
  6.3.2. Üst kalıbı manuel valf ile aşağı indir
  6.3.3. Bor yağı butonunu çevirerek bor yağ akışını başlat
  6.3.4. Start butonuna basarak kesim işlemini başlat
  6.3.5. İlk işlem gerçekleştiğinde manuel valf ile kalıbı geri al
  3.3.6. Tekrar start butonuna basıp 2. Kesim işlemini gerçekleştir
  3.3.7. Kalıbı ileri pozisyona manuel valf ile al
  3.3.8. Üst kalıbı manuel valf ile yukarı kaldır
  3.3.9. İki malzemeyi de kalıptan çıkart
  3.3.10. Diğer operasyona başlamadan önce kalıbı basınçlı hava ile temizle
                                
6.4.MAKİNAYI KAPATMA
  6.4.1. Acil stop butonuna bas
  6.4.2. Ana şalteri kapat
  6.4.3. Makinenin bakım talimatına uygun bir şekilde bakımını yap

6.5. Kullanacağı Koruyucu Malzemeler
   6.5.1. Kulaklık
   6.5.2. Koruyucu eldiven
   6.5.3. Baret
   6.5.4. Çelik burunlu çizme yada bot
   6.5.5. Koruyucu gözlük

7.SORUMLULUK : Bu Talimat Bakım Bölümü tarafından hazırlanıp onaylanarak   yürürlüğe girer.
              Düzenlenmesinin, yayınlanmasının, aslının saklanmasının ve uygulanmasının sorumluluğu Bakım Bölümüne aittir.   
              Çalışma sırasında Bekamak tam otomatik yatay şerit testere makinesini kullanmakla görevli  her personel bu talimata uymak zorundadır.

Bakım ve Onarım İşleri Güvenlik Talimatı



1.    Çalışanlar bina, makine, tesisat, alet ve edevatta göreceği noksan ve tehlikeli durumu, bakım ve onarım işleri ile görevli olanlara hemen bildirmeli, bakım onarım işleri ile görevliler ise en kısa zamanda bu tehlikeyi gidermelidirler.
2.    Bakım ekibine; makinelerin korunması ilkeleri, elektrik ve mekanik güvenlik, bakım işlerinde çalışma izni vb. hususlarında yeterli eğitim verilmelidir.
3.    Etkili bir DENETİM SİSTEMİ kurulmalıdır. Çünkü insanlar sadece bilmedikleri için hata yapmazlar. Daha çok bildikleri konularda, yanlış ve hatalı olduklarını bile bile hata yaparlar.
4.    Beklenmedik bir arızayı giderirken, kaza riski daha fazladır. Çünkü gerekli malzemelerin temin edilememesi vb. nedenler kazalara zemin hazırlanmış olmaktadır.
5.    Kendi içinde uyumlu, yeterli eğitimi almış ekipler oluşturulmalıdır.
6.    Ortaya çıkabilecek arızalar ve ekstra durumlar karşısında yapılacak işlemler önceden tasarlanmalı, gerekli malzeme ve personelin nasıl tedarik edileceği planlanmalıdır.
7.    Bakım ve onarım işlerine başlamadan önce gerekli tedbirler alınmalı, tehlikeler gözlenmeli, işe apar topar dalınmamalıdır.
8.    İş bitiminde ise, gerekli kontroller yapılmalı, sökülmüş sistemler yerine yerleştirilmeli, düzeltilmeli, sonra çalışmaya başlanmalıdır.
9.    Bakım ve onarın esnasında yapılmış olan değişikliklerden operatör haberdar edilmelidir.
10.  Makine tezgah ve tesislerde normal çalışmalar esnasında görülen değişik durumlar, arızalar, kayda alınmalı, büyük revizyon ve bakım çalışmalarında bu kayıtlardan istifade edilmelidir. İşletmelerin, şahıslara ve şahısların hafızalarına güvenerek çalışması doğru değildir.
11.  Koruyucuların kaldırılması gerekiyorsa güç kesilmeli, şalter kilitlenmelidir.
12.  Bakım ve onarım sonrası koruyucular yerlerine takılmalı ve gerekli kontroller yapılmalıdır.
13.  Büyük çaptaki makina ve tesislerde, tehlikeli alana giren ve tesisat çalıştırıldığında gözden uzak olduğu için görülemeyen bakımcıların korunması için özel tedbirler alınmalıdır.
14.  Her makina ve tesis için bakım, onarım ve kontrol talimatları hazırlanmalıdır. Bu talimatlarda hangi periyotlarda hangi tür bakımların yapılacağı, değiştirilmesi gerekli parçalar, bu parçaların hangi sürelerde veya hangi durumlarda değiştirileceği belirlenmelidir.
15.  Kaliteli malzeme kullanılmalıdır. Kalitesiz malzeme bakımı kötü hale getirir, kötü bakım arızalara ve kazalara davetiye çıkarır.
16.  Sistemin enerjisi kesilmiş olmalı, ortam çok iletken olmamalı, kullanılan seyyar elektrikli cihazların izolasyonu uygun olmalı, uygun ve yeterli aydınlatma sağlanmalı ve rutubetli ve iletken ortamlarda düşük gerilimli (24 volt) aydınlatma lambaları kullanılmalıdır.
17.  Bakım ekibi, bütün malzemelerini koyabileceği ve kolaylıkla taşıyabileceği takım çantaları, kullanılan büyük aletlerin taşınması için el arabaları bulundurmalıdır.
18.  Bina ve tesisatta yapılacak bakım ve onarın işlerinde, geçici olarak uygun ve güvenli sabit merdivenlerle platformlar, geçit ve iskeleler yapılmalıdır.
19.  Hareketli kısımlarda (Kayış-kasnak sistemleri, dişli, kaplin, operasyon noktalarında) kazaları önlemek için makina veya tezgah durdurularak tamir bakım yapılmalıdır. Bakım ve onarım, çalışmalar durdurulmadan yapılmak zorunda ise, gerekli ek güvenlik tedbirleri alınmalıdır.
20.  Zararlı, zehirli gazların bulunduğu, havalandırmanın yeterli olmadığı yerlerde (tehlikeli gaz, buhar veya sislerin meydana gelebileceği tank veya depolarda) yapılan çalışmalarda, gerekli KKD kullanılmalıdır. Bu gibi yerlerde tecrübeli ve usta işçiler çalıştırılmalı, bir veya birkaç kişi gözlemci olarak görevlendirilmelidir. Muhtemel bir zehirlenme durumunda ilk yardım yapacak malzeme ve kişiler hazır bulundurulmalıdır.
21.  Hendek, çukur ve diğer kazı işlerinin yapıldığı durumlarda, uygun şekilde payandalar ve korkuluklar yapılmalı ve buralar geceleri ışıklandırılmalıdır.
22.  Basınçlı kaplar basınç altında iken onarılmamalıdır.
23.  Onarılacak tank veya depoların diğer tank veya depolarla olan bağlantıları kesilmelidir.
24.  Tank veya depoların içinde mekanik karıştırma tertibatı varsa, onarıma başlanmadan önce karıştırma tertibatının gücü kesilmeli, karıştırıcı uygun şekilde takozlanmalı veya bağlanmalıdır.
25.  İçinde parlayıcı, patlayıcı maddelerin bulunduğu kapların kaynakla tamir bakımının yapıldığı durumlarda, bu depolar tamamen buharla temizlenmeli, içine su doldurulduktan (veya azot veya karbondioksit gibi asal gazlar ile doldurulacak) sonra kaynak işleri yaptırılmalıdır.
26.  Zararlı, zehirli gaz, toz ve sisler dolaysıyla zehirlenme ve boğulmaların meydana gelmemesi için uygun havalandırma yapılmalı, yeterli olmazsa koruyucu maskeler kullanılmalıdır.
27.  Parlama, patlama ve yanma ihtimali bulunan işlerde çalışma öncesi sıkı tedbir alınmalı, iş izni sistemi uygulanmalıdır.
28.  KKD ler (Baret, eldiven, emniyet ayakkabısı gibi) mutlaka kullanılmalıdır.

29.  Makina yapımcılarının tavsiyelerine dikkat edilmelidir.