Ünlü Türk mutasavvıfı ve ünlü Bayramiye tarikatının kurucusudur. Ankara'nın Solfasol köyünde doğdu. Babası, Koyunluca Ahmet Efendi'ydi. Çok iyi öğrenim gören Hacı Bayram Veli'nin yetiştirdiği bilginler arasında, Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer dede de vardır. Düşüncelerini temiz bir Türkçe ve hece vezni şiirler hâlinde yazan Hacı Bayram, Ankara'da öldü. Türbesi, başlıca ziyaret yerlerindendir.
Evliyalar babası Hacı Bayram Velî, 1352 baharında, Ankara'nın Solfasol köyünde doğdu. Asıl adı, Numan idi. Daha, dünyaya gözlerini ilk açtığı gün, kısmetini de beraber getirmiş, Solfasol'un kurak toprağına o gün doya doya rahmet yağmıştı.
Küçük Numan, nûr topu gibi bir çocuktu. Büyüdükçe, öteki çocuklardan farklı, çok daha akıllı, uslu olduğu konu komşunun gözünden kaçmıyordu. Okumayı, yazmayı kendi kendine öğrendi. Bıyıkları henüz terlemeye başlayınca, uzaklara gitmek, ilmi irfanı ünlü medreselerde aramak istedi, içinde, vazgeçilmez bir arzuydu bu. Bir bahar sabahı, köyden selametlediler onu.
Hacı Bayram Velî'nin hayat hikâyesi burada kopar. Nerede okuduğunu, kimden, ne zaman ders aldığını bilen yok. Kendi de hiç bahsetmezdi. Soranlara sadece «Hak yolunda yürürüz. Rabbim, yardımcımız olsun» derdi...
Yıl, 1387. Ankara'nın adı o zaman Engürü idi Engürü'de bir medrese vardı. Kara Medrese. Gerçi büyüklüğü orta karardı ama, o yıl yetmez oldu. Çünkü, bu medresede ders okutmaya başlayan genç âlimin tatlı dilini, hoş sohbetini, derin bilgisini kim duyduysa koşmuştu. Bu genç âlim, Solfasollu Numan'dan gayrisi değildi. Cevabına dudak büktüğü sual yoktu. Şöhretten, itibardan yana ne gerekse bulmuştu. Ama, bir hoştu içi.
Zaman zaman gönlü bulanır, dünya gözünde küçülür, yaşamak anlamsız, hattâ bir hiç oluverirdi. Kayseri'den gelen Şeyh Şuca-i Karamani ile işte böyle bir gününde karşılaştı. Karamani ona, Somuncu Baba adiyle pek ünlü, Şeyh Hâmit Hamideddin'den bir davet getirmişti. «Mürşidimiz seni ister» diyordu. «Akıl ve bilgi yolu güzel yoldur» diye buyurdu «Ama, Numan'ı bizim dergâhımızda bekleyen başka bir mertebe var. Gelsin...»
Bir gece önce gördüğü rüya doğru çıkmıştı. Medresede bunca talebeyi topladı. Hepsiyle ayrı ayrı helâllaştı. O gece yola koyuldular. Büyük mürşitlerin, büyük müritlerle nasıl buluştuğu, neler konuştuğu daima «sır»dır. Numan'ın, Şeyh Hamideddin ile görüşmesi de sır oldu.
O günden sonra, Solfasollu Numan ile Şeyh Hamideddin hiç ayrılmadılar. Diyar diyar beraber dolaştılar. Hicaz'a da beraber gittiler. Solfasollu Numan okuyor, derinleşiyor, öğrendikçe, bildikleri bir katre gibi küçülüyordu gözünde. Nihayet, hocası Şeyh Hamideddin'i Aksaray'da toprağa verdiği gün, içinde bir alevin parladığını hissetti. İşte, asıl kişiliğini o gün buldu. Hacı Bayram Velî'nin işte o gün erdiği söylenir.
Artık gürül gürül çağlayan bir pınar gibi, tasavvuf denizine dökülecekti. Aksaray'dan, tekrar Engürü'ye döndü. Doğruca Kara Medrese'ye gitti. Geldiğini kim duyduysa koşuyor, ayaklarına kapanıyor, hüngür hüngür ağlıyordu. Onun etrafında kendiliğinden ünlü bir tarikat doğdu. Adına Bayramiye tarikatı dediler. Numan adı unutuldu. Herkes onu Hacı Bayram Velî olarak tanıdı, bildi.
ilk sosyal adaleti o getirmişti. Müritlerinin hepsi iş, güç sahibiydiler. İşsiz güçsüzleri tarikata almazdı. Bayramiye tarikatına girebilmek için mutla ka çalışmak, kısmetini alın terinde aramak şarttı. Ankara'da güzel bir âdet yaratmıştı. Sık sık dervişlerini toplar, önde Bayramiye alemi, arkada kudümlerle çarşı pazar dolaşırdı. Esnaf, karınca kararınca, dervişlerin sırtına asılı keşküllere para atardı. Hacı Bayram Velî, toplanan bu parayla hastalara, sakatlara bakar, yetimlerin yüzünü güldürürdü.
Bayramiye tarikatı bir çığ gibi büyürken, II. Sultan Murat'ı endişeye düşürdü. Araya fitne girmişti! «Yakalayın, getirin» diye ferman buyurdu. Bu ferman, Hacı Bayram Velî'nin içine doğmuştu. Sarayın adamları Ankara'ya yaklaşırken, onları yolda karşıladı. Bir hışımla gelenler, nûr yüzlü bu muhterem dedenin karşısında, âdeta bir türbe mumu gibi eridiler. Ellerine sarılıp, öptüler. «Varalım, Hünkâr'a haber edelim. Sen gazaba uğrayacak kişi olamazsın»» dediler. Mütevekkil başını salladı. «Hayır» dedi «Ferman, fermandır. Gidelim....»
II. Sultan Murat da, onu görür görmez işlediği hatayı anladı. Gazaba gelmek şöyle dursun, baş köşeye buyur etti. Hacı Bayram Velî, o günden sonra nice ulemanın da hocası oldu. Bunların arasında Fatih Sultan Mehmet'i yetiştiren Akşemseddin de vardı. Evliyalar babası, pek yaşlanınca, Ankara'da dergâhına kapandı. 1436'da orada vefat etti. Her gün pek çok kişinin ziyaret ettiği türbesi Ankara'dadır.