7 Ocak 2017 Cumartesi

Sağım Sistemleri

Sağım, hayvancılık faaliyetlerinin en önemli, en hassas ve en zor işlerinden biridir. Çünkü günde 25 kg. süt veren ineğin el ile sağımında, (bir sağımda) 1250 sıkım yapmak gerekir. On ineği olan bir çiftçinin sabah ve akşam 12500 sıkım yapması gerektiği düşünülürse bunun ne kadar zor bir iş olduğu anlaşılır. 

Onikibinbeşyüz sıkımı kısa bir süre içinde aynı sıklık ve basınçta tekrarlamak mümkün değildir. Bunu ancak anne’yi emen yavrular veya iyi teknolojiye sahip sağım makinesi yapabilir.

El ile sağımda ortaya çıkan düzenli olmayan bir puls yani nabız sıkım diyagramı, hayvanların daha bol süt vermesini önler. Çünkü sağılan sütün tamamı memelerde bulunmayıp, bir kısmı da sağım sırasında üretilir. Yavru, anneyi emerken uyguladığı sıkım ve vakum ile memeye masaj yapar. Böylece süt salgılanmasını sağlayan oxitocin hormonu salgılanır. Bu hormonun salgılanması yaklaşık 4-5 dakika devam eder. Sağım, bu hormonun salgılandığı süre içinde başlayıp, bitirilirse daha fazla verim alınır. Bu nedenle teknolojisi iyi, buzağının emmesini en iyi şekilde taklit edebilen sağım makinesi, süt veriminin artmasına katkı sağlar.

Sağım hassas bir iştir. Çünkü üretilen ürün, insan gıdası olarak kullanılacaktır. Süt; temiz, hijyenik ortamda, temiz memeden, temiz makineler ile sağılmalıdır. El ile sağımda meme temizliğini, sağımcının ellerinin ve sağım kaplarının temizliğini kontrol etmek her zaman mümkün olmaz. Sağım sırasında kovanın içine ineğin memelerinden veya karnının altından toz, toprak, gübre, sap-saman dökülebilir. Böyle bir ortamda sağılan sütte, hijyenden bahsetmek mümkün değildir. Bu sütlerde çabuk kesilmenin yanı sıra tat ve lezzet bozukluğu da ortaya çıkar.

Sütte ideal bakteri sayısı mililitrede 40 bin adettir. Avrupa standartları bunun 100 binin altında olmasını ister. Ancak ülkemizde bu sayı 15 milyona ulaşır. Bakteri sayısı yüksek süt ve süt ürünleri ile dünya pazarlarında rekabet edebilmemiz mümkün değildir.

Günümüzün ekonomik koşulları her alanda olduğu gibi süt inekçiliğinde de kıyasıya bir rekabeti beraberinde getirmiştir. Süt sığırcılığında ana ürün süt olduğu için ucuz ve kaliteli üretim ön plana çıkmıştır. Bu rekabet şartları süt sığırcılığının şekil değiştirmesine sebep olmuştur. 3-5 ineklik aile işletmeciliğinden 100-200-300 hatta 500 başlık modern işletmelerde profesyonelce üretim yapılmaya başlanmıştır. Bu şekilde yem ve işçilik giderleri daha ucuza mal edilmiş, daha kaliteli ürün elde edilmeye başlanmıştır. Sağım sistemleri de bu gelişmeye ayak uydurarak daha büyük sürüler için ahırdan uzak, temiz bir ortamda iş yükü ve işçiliği en aza indirgenmiş merkezi sistemler olarak geliştirilmiştir. Merkezi sistemleri de hayvanların sağımhane deki dizilişine göre, ardışık, balık kılçığı, paralel ve dairesel sistemler olarak dörde ayırmak mümkündür. Bunların da birbirine göre avantajlı ve dezavantajlı yönleri vardır. İşletmeci kendi şartlarına uygun olan birini tercih edebilir.

Sağım makineleri ile memeden sağıldığı gibi, dış ortam ile temas etmeden temiz steril borular ile soğutma kazanına kadar giden sütün,  temiz ve hijyenik olduğu söylenebilir.

Sağım makineleri seyyar ve sabit sistemler olmak üzere ikiye ayrılır. Seyyar sağım makineleri 8-10 hayvanı olan küçük işletmelerde kullanılır. Hayvan sayısı arttıkça daha büyük kapasiteli sabit sistemlerin kullanılması zorunlu hale gelir.

Sabit sistemler: ahır içi sistemler ve merkezi sağım sistemleri olarak ikiye ayrılır. Kırk ile elli baş ineği olan işletmelerde ahır içi sistemler kullanılır. Bunlar da kovalı ve borulu sistemler olmak üzere ikiye ayrılır. Kovalı sistemler biraz daha basit olup süt, ineğin yanındaki kovada toplanır. Kova doldukça soğutma kazanına el ile boşaltma yapılır. Borulu sistemlerde ise süt, memeden kazana kadar dış ortam ile temas etmeden cam veya paslanmaz çelik borular ile gider.

Sağım makineleri ile bağlantılı olarak çalışan otomatik başlık çıkarıcılı sistemde başlıklar, sağım sona erdiğinde memelerden otomatik olarak ayrılır. Böylece hem işçilikten tasarruf edilir hem de sağımcıdan kaynaklanan hatalar ortadan kaldırılır. Bu hatalar arasında, memeliğin erken çıkartılarak memede süt kalmasını, memeliğin geç çıkartılarak memenin fazla emdirilmesi ile tahriş olması ve meme hastalıklarına yol açması söylenebilir.

Otomatik veri kaydı: Sağım makinelerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu kayıt sisteminde, ineğin boynuna asılan tanıtıcı kartlar sayesinde sağımhaneye gelen her inek bilgisayar tarafından tanınır ve o ineğe ait günlük veriler ölçülerek bilgisayara otomatik olarak kaydedilir. Tanıtıcı kartlar, gerekli olduğunda yetiştiriciye uyarı verir. Her sağımda ölçülen bu veriler;

a- Günlük süt verimi,

b- Meme hastalıklarının önceden haber verilmesi ve

c- Aktivite ölçümleridir.

Günlük Süt Verimi: 

Eski sistemde ayda bir yapılan ve oldukça zor bir iş olan verim kontrolü, bu sistemde otomatik olarak günlük yapılır. Tanıtıcı kartlar, ineklerin her sağımda verdiği sütü ölçerek bilgisayara kaydeder. İstendiğinde ineğe ait günlük, son on beş günlük, son bir yıllık ve ömür boyu verimlerini grafik halinde almak mümkündür. Bu kartlar, günlük süt verimlerinde önemli bir sapma olduğunda, ineğin hasta veya kızgın olup olmadığını kontrol etmesi için yetiştiriciyi uyarır. Günlük ölçümler sayesinde sürü daha etkin bir şekilde izlenir, yemleme günlük verimlere göre yapıldığından yem daha etkin kullanılır.

Meme Hastalıklarının Önceden Haber Verilmesi:

Bu sistem, ineklerin her sağımda verdiği sütün elektrik iletkenliğini ölçerek kaydeder ve ortalama değerden sapma olduğunda, meme hastalanmadan çok önce hastalanacağını haber verir. Böylece meme hastalıklarına erken müdahale edilmesi sağlanarak, tedavi başarısı artar ve memenin kör olması sonucunda ineğin elden çıkma ihtimali ortadan kalkar.

Aktivite Ölçümleri:

Bu sistemde, hayvanın boynuna takılan kart  günlük hareketliliğini ölçer. Sağıma geldiği an sağımhane deki antenler ile ölçülen bu hareketlilik değerlerini bilgisayara aktarır. Bilgisayar, o ineğe ait hafızasındaki ortalama hareketlilik ile yeni verileri karşılaştırır ve anormallik varsa yetiştiriciyi uyarır. Aşırı hareketlilik, hayvanın kızgın olduğunu, düşük hareketlilik, hasta olabileceğini gösterir. Aktivite ölçümleri sayesinde hasta hayvanların erken tespit edilmesi, erken müdahale şansını ve az masraf ile çabuk tedavi olanağını sağlar. Yine aktivite ölçümleri sayesinde kızgın hayvanlar zamanında tohumlanarak  sürünün döl verim başarısı ve süt veriminin artması sağlanır.

Otomatik Yemleme Sistemlerinde Buzağı 

Besleme:

Yemleme sistemlerinde Sağmal inek ahırlarına yemleme kabini ilave edip, bilgisayara bağlayarak  her ineği verdiği süte göre otomatik olarak yemlemek mümkündür.

Bu işlem ineğin  maksimum verime çabuk ulaşmasını, bu verimde uzun süre kalmasını, verimi düşen hayvanın da yem miktarını hemen azaltarak hem yağlanmayı önler, hem de yem tasarrufu sağlar.

Yine istendiğinde buzağı bölmelerine süt ve süt ikame yemi içirme kabini koyarak  her buzağının ihtiyacı kadar sütü veya süt ikame yemini içmesi sağlanır. Bu işlem, buzağı bölmelerindeki işçiliği de önemli ölçüde azalttığı gibi buzağının bakıcı tarafından fazla veya eksik süt ile beslenmesi riskini de  azaltır. Buzağıya fazla süt verilmesi ishale, eksik verilmesi de buzağının iyi gelişememesine neden olabilir.

Görüldüğü gibi bu  sistem sadece bir sağım sistemi değil, bilgisayar ile kullanılması sayesinde bir Sürü Yönetim Sistemidir. Bu sistem, işletmenin verimliliğini ve ürün kalitesini arttırır, girdilerini azaltır ve karlılığın artmasına da katkı sağlar. Avrupa Topluluğu'na girmeyi hedefleyen bir ülke olarak, topluluğa girmeden bu değişim sürecini bir an önce tamamlayıp bu tip işletmelerin sayısını arttırmamız gerekir. Aksi halde bu günkü üretim maliyetleri ile dünya pazarında rekabet etme şansımız kalmaz. Bu da ülkemizde hayvancılığın geleceğini olumsuz etkiler.

Böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için süt üretimi yapan tüm işletmeler sağım sistemlerindeki teknolojik gelişmeleri takip ederek uygulamalıdır.

SAANEN KEÇİSİ İLE MELEZLEME

Keçiler geviş getiren diğer hayvanlara kıyasla elverişsiz çevre şartlarına daha dayanıklıdır. Meralardan çok iyi yararlanabilirler. 

İyi bir süt keçisi yaklaşık on ay sağılabilir  ve günde ortalama  2 kg süt verebilir. Bu açıdan süt keçilerinin hiç yemlenmeden, sadece merada beslenmeleri düşünülemez. Çünkü istenilen süt ve döl veriminin elde edilmesi beslemeyle yakından ilişkilidir. 

Üreticilerin sahip oldukları, et ve süt verimleri düşük yerli  ırk keçileri elden çıkararak, yerine yüksek verimli kültür ırkı hayvanları koymaları ekonomik olmayabilir.

Bu nedenle  süt keçiciliğinin geliştirilmesinin esası melezleme çalışmalarına dayanır. Ancak melezleme çalışmalarının başarılı olabilmesi için damızlıkların  yüksek verimli hayvanlardan seçilmesine dikkat edilmelidir. Sonraki melezleme çalışmalarına elde edilen melez keçilerle devam edilebilir.

Dünya'da keçi yetiştiriciliğinde yerli ırkların ıslah edilmesi amacıyla en çok Saanen ırkı keçiler kullanılır.

Bunun nedeni Saanen Keçisinin farklı iklim ve çevre koşullarına kolayca uyabilmesidir Böylece bir çok ülkede yerli keçilerin ıslahında Saanen Keçileri kullanılarak yüksek verimli yerli keçi tipleri elde edilmiştir. İyi bakım ve besleme koşullarında 2,5 yaşın üstündeki bir  Saanen Keçisi bir sağım döneminde 280-300 gün sağılabilmekte ve toplam 700-900 kg süt verebilmektedir.

Saanen Keçileri İsviçre kökenli süt ve döl verimi yüksek hayvanlardır. Saanen Keçisinin vücudu beyaz veya parlak krem rengi kısa kıllarla kaplıdır. Deri rengi pembemsidir.  Omuz, sağrı ve sırt çizgisi üstündeki kıllar daha uzundur. Tekelerin sakal ve yelesinde uzun kıllar oluşmuştur. Tekelerin canlı ağırlığı 75 kğ'a kadar çıkabilmektedir. 

Dişilerin vücudu süt tipine uygun zayıf ve ince   bir yapıya sahiptir ve canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır. 

Bacakları düzgün ve sağlam yapılı yol yürümeye elverişlidir. Meme yapısı çok iyi gelişmiş ve vücuda bağlantısı geniş koltuk meme tipindedir. Döl verimleri yüksektir. Çoğunlukla ikiz veya üçüz oğlak verir. 

Saf olarak da yetiştirilen Saanen keçileri ülkemizde de yerli ırklarımızın ıslahında kullanılır. Özellikle Ege Bölgesinde kıl keçilerinin ıslahında Saanen Keçisi tekeleri başarı ile kullanılmaktadır.

Saanen Keçisi ile kıl keçisi melezlerinin yerli ırklara göre süt verimi fazla, canlı ağırlıkları ve et kalitesi yüksektir. 300 başlık yerli kıl keçisi sürüsünden elde edilebilecek süt, 50-60 başlık melezlenmiş bir sürüden sağlanabilir.

Melezlerde ikiz doğum oranı yerli ırklara göre daha yüksektir. Elde edilen bu melez keçiler, Saanen tekeleri ile tekrar çiftleştirilerek, daha ileri melezler elde etmek de mümkündür. 

Teke Katımı

Teke katım zamanı bölgelere göre değişir. Aşım mevsimi öncesi keçilerin ve tekelerin özel bir yemlemeye alınması faydalıdır. Böylece kısırlık riski azalırken, ikiz ve üçüz doğumların artması mümkün olabilir.

Keçilerde teke katma işlemi  "serbest katım" ve "elden katım" olarak iki şekilde yapılabilir. 

Serbest Katım

Serbest katım yönteminde 30-35 keçiye ergin bir teke hesabı ile katım yapılır. Eğer teke genç ise, 15 keçiye bir teke hesap edilir.

Elden Katım

Elden katım yönteminde, kayıt tutma imkanı olduğundan hangi dişinin hangi tekeye verileceği bilinir.

Böylece sürünün verimce iyileştirilmesinin devamı  sağlanabilir.

Keçilerin gebelik süresi 145-155 gündür. Gebeliğin son 4-6'ıncı haftasında yavrunun gelişimi hızlı olduğu için anneye iyi bakım ve besleme uygulanmalıdır. 

Doğum yaklaştığında keçilerin ayrı bir bölmeye alınması tavsiye edilir. Bölme tabanına bol altlık serilir. Doğumdan sonraki  3-5 gün yavruya ağız sütü mutlaka verilmelidir. Oğlaklar ilk iki ay annelerini emer, fazla süt ise sağılır. 

Sağımda meme bakımına ve temizliğine gereken özen gösterilmelidir. Sağım sırasında temizlik kurallarına uyarak keçi sütünde istenmeyen kokuları azaltmak yetiştiricinin elindedir.

Ülkemizde keçi sütleri inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak işlenmektedir. Keçi sütü kuru madde ve yağ içeriği bakımından inek sütünden geri kalmaz. 

Keçilerin barınakları ise gereksinimlerini karşılayacak düzeyde ve mümkün olduğunca düşük maliyetli olmalıdır. Kapalı keçi ağılı yapımında gerekli standartlara uyulmalıdır. Ilıman bölgelerde sundurma tipi ağıllar tercih edilebilir. 

Bu konuda üretim yapmak isteyen yetiştiricilerimiz detaylı bilgi almak için Tarım il müdürlüklerine müracaat edebilirler.
                        
KOYUNLARDA DAMIZLIK SEÇİMİ

Hayvancılıkla uğraşan işletmelerde,  kâr oranını doğrudan etkileyen faktörlerin başında damızlık seçimi gelir.

Verimleri yüksek damızlıkların fazla bulunduğu sürülerde, benzer çevre koşullarına sahip diğer sürülere oranla, birim başına daha yüksek verim alındığı ve böylece işletmenin gelirinin arttığı bilinmektedir.

Hayvan başına verimin artırılması için yapılan çalışmaları iki gurupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki çevre şartlarının iyileştirilmesi, ikincisi ise sürüde verimi yüksek damızlıkların bulunmasıdır. 

Daha açık bir ifade ile; süt ve et  yönü ön planda tutulan bir  koyun sürüsünde; işletmenin gelirinin artırılmasında; uygun bakım-besleme, meradan usulüne uygun yararlanma,  koruyucu önlemlerin alınması gibi iyileştirilmiş çevresel şartların yanında, işletmede kullanılan  damızlıkların  isabetli seçilmesinin de büyük rolü vardır. 

Damızlık; gelecek yeni nesil döl gurubunda ebeveyn olma şansı tanınan hayvandır.

İşletmenin kârlılığını etkileyen, kısaca çevre ve kalıtsal yapı olarak adlandırdığımız bu iki faktörden kalıtsal yapının daha önemli olduğu söylenebilir. Çünkü, bakım-besleme başta olmak üzere, çevre koşullarının verim üzerine etkisi kısa zamanda ortaya çıkarken, sürüde kalıtsal yapının iyileştirilmesi daha uzun zaman alır. 

Ancak, olumlu çevrenin etkisi ile verimde sağlanan artış, hayvanın kalıtsal yapısı tarafından sınırlandırılır.

Çevre koşulları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, örneğin İvesi cinsi koyundan, Merinosun yapağısına eşdeğer kalitede yapağı alınması mümkün değildir. 

Yalnızca çevre faktörlerinin olumlu etkisi nedeniyle yüksek verim gösteren bir İvesi koyununun  sahip olduğu bu üstünlüğü döllerine aktarması söz konusu değildir.Ebeveyn vasıtasıyla, döllere aktarılan genlerdir. Herhangi bir özelliği doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen genlerin ortaya çıkardığı toplam değer, hayvanın  kalıtsal yapısı yani genotipi olarak adlandırılabilir.  Ancak kalıtsal yapının etkisinin tam olarak görülebilmesi de, o hayvana sağlanan çevre ile yakından ilişkilidir. Sürüde, kalıtsal yapı değeri yüksek bir koyunun, laktasyon döneminde, sahip olduğu verim özelliklerine uygun süt verebilmesi için ön koşul,  bakım beslemenin iyi yapılmış olmasıdır. 

Çevre koşullarının iyileştirilmesine paralel olarak yürütülmesi gereken genotipik ıslah, damızlık seçilmesi ve bunların gelecek döl kuşağına  katkıda bulunmalarının sağlanmasıyla gerçekleştirilir. Bu süreci ‘Seleksiyon’ yani damızlık seçimi olarak adlandırmak mümkündür. Kısaca hayvancılıkta kalıtsal yapı ıslahı, ancak damızlık seçimi ile sağlanabilir. 

Damızlık seçiminde başarı,  üzerinde durulan özelliğin kalıtım derecesi, seçilenlerin üstünlüğü  ve döllerinin sayısıyla yakından ilişkilidir. 

Seçimde doğrudan damızlıktan  saptanan veriler kullanılabildiği gibi, hayvanın ebevynlerine ait bilgilerden de yararlanmak mümkündür. Damızlık seçiminde  sağlanacak ilerlemenin bir unsuru da seleksiyon üstünlüğü yani damızlığa ayrılanların sayısıdır. Birçok türde olduğu gibi koyunlarda da erkekler tarafından sağlanan seleksiyon üstünlüğü, dişiler tarafından sağlanana göre oldukça yüksektir. Bunun nedeni bir koyunun,  yeni kuşakta bir ya da iki kuzusu olurken, bir koçun o kuşakta 25-80 dölü bulunabilir. Bu durum sürüde hemen hemen her kuşakta  eşit sayıda olan erkek ve dişi kuzulardan farklı oranlarda damızlık seçilmesi anlamına gelir. 

Yeni kuşakta elde edilen dişi kuzuların hemen tamamı damızlık olarak ayrılırken, erkeklerden % 4-5 i damızlık olarak ayrılır. 

Yetiştiricinin, doğal olarak kendi koşullarında yüksek verimli hayvanlarının döllerinin sayısını artırarak, sürünün kalıtsal  değerini, yükseltme çabasında olması beklenir.

Bu çabanın başarılı olması,  üzerinde durulan  özelliklere ait değerlerin tespit edilmesine, hayvanların benzer şartlarda karşılaştırılarak damızlık değerlerinin isabetli tahminine bağlıdır ve elde edilen başarı da fenotipte yani hayvanın dış görünüşünde oluşan değişim ile ölçülür.

İlk aşamada her hayvan için damızlık değerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Sürüde bireylerin damızlık değerlerinin belirlenmesinde, üzerinde durulan özelliğe ait dış görünüşü  ve verim ile ilişkisi olduğu düşünülen çeşitli gözlemlerin, ölçümlerin tespit edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, sürüde koç ve koyunların damızlık seçimine esas teşkil edecek olan soy kütüğü, şecere ve verime ilişkin kayıtların düzenli ve sağlıklı olarak tutulması zorunlu olmaktadır.

Çoğunlukla sürü yönetiminin hakim olduğu ve belirtilen kayıtların tutulmadığı koyunculuk işletmelerinde, damızlık seçiminde dış yapı özellikleri ve gelişme durumuna bakılır. Ancak unutulmamalıdır ki, farklı kalıtsal yapıları, dış görünüşlere göre tespit etmek oldukça zordur. Hayvanın tespit edilen  verimlere göre  yapılan damızlık seçimi de, her zaman doğru değildir. Ama kayıt tutulmayan, ya da yeni kurulan sürülerde, başlangıçta iyi kalıtsal yapılı hayvanların tespit edilmesi amacıyla, hayvanlarda saptanan dış görünüş değerleri, sağlam dış yapı, sağlam meme ve tırnak, vücudun yapağı ile örtülme derecesi gibi fiziksel değerlendirmelere başvurmaktan başka çare yoktur.

Koyunculukta, damızlık seçiminde en etkili yolun kayıtlı yetiştiriciliğin yapılması ve özellikle koçların yavru verimlerinin dikkate alınarak değerlendirilmesi olduğu kabul edilmelidir.  Bununla birlikte damızlık seçiminde koyunlarda dış yapıya bakarak bazı hususlara dikkat etmek gerekir.

- Sütçü Koyun ırklarında, yapının biraz daha küçük ve zarif olması istenmesine rağmen, genelde başın anormal büyük ya da küçük olması  tercih edilmez. Çünkü kaba bir yapı ve büyükbaş düşük verime işarettir.

- Boyunun üst çizgisi düz ve vücutla bağlantısı uygun olmalıdır. Koçlarda boyun biraz daha kısa ve kalındır.

- Göğüsün ise genelde geniş ve derin olması istenir.

- Sırt düz ve sağlam olmalıdır. Kas gelişimi iyi olmayan çukur sırt arzu edilmez. Sırt etçi koyunlarda dolgun, sütçülerde ise daha yüksek ve kemikli durumdadır. 

- Bel özellikle etçi koyunlarda düz kuvvetli ve bol etlidir. 

- Sağrı uzun geniş ve etli olmalıdır. Sağrının düşük olması arzu edilmez.

- Karın aşırı sarkık olmamalı ve karın alt çizgisi  düz olmalıdır. 

- Bacaklar düzgün duruşlu ve kuvvetli olmalıdır. Sütçü ırklarda bacak daha uzun ve kuru olur.   

- Cidago özellikle sütçü ırklarda dar ve yüksek durumdadır. 

- Kulak, kalın ve sıkı derili olmalıdır. Kulak sağlam yapıyı belirler. Uzun kulağın ise süt verimine işaret ettiği kabul edilir.

- Derinin aşırı kalın ya da gevşek olmaması gerekir. Süt hayvanlarında kemik yapısının ince, memelerin hacimli ve bezel meme yapısında olması istenir. Meme başı sayısının ikiden fazla olması süt verimine işaret etmez.  

Üreticilerin koyun sürülerinin verimlerini arttırmak için damızlık seçimine gereken özeni göstermeleri gerekir. 

DAMIZLIK SÜT SIĞIRLARININ BAKIM VE BESLENMESİ

Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluşturan damızlık süt sığırları ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir. Böylece daha fazla ürün elde edilerek kârın  arttırılması sağlanmış olur.

SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ

Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve ineklerin verim düzeyine bağlı olarak değişir. Genel uygulama günde iki sağımdır. Yüksek süt verimli ineklere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak düzenlenebilir. 

Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde  mera şartlarından ayrılarak, tamamen ahır şartlarında yapılmaktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava sağlamanın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin   hayvanların üşüyeceği korkusunu kafasından atması gerekir. 

Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının % 2,5 – 4,5‘u kadardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı aşmamasına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut ağırlığının % 2-3’ü kadardır.

İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305  gün sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen gösterilmesi gerekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kaliteli kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından temin edilebilir. 

GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ

Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi özellikle kuruya çıkarma ve doğurma zamanının tespiti ve sürüde uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir. Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme, özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kullanılabilecek doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi  12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz önünde bulundurulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve dezenfekte edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana kadar bağlanmamalıdır. 

Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin değerleri yeterli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin maddesi kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde beslenmelidir. 

Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde  olabilir. 

İnek gebeliğinin ilk üç ayında; 

Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca, 10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir.

Gebeliğin 5. ayında ise;

5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir. 

KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ

Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak barındırılmalıdır. Mastitis problemi olan ineklerin tedavilerine ağırlık verilmeli, sağmal ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir. 

İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çıkarılmalıdır. Gebeliğin 7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde beslenmelidir. 

Böylece inek sonraki  laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğurmuş olacaktır.

Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedirilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen  yemlerden yararlanılmalıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta kesif yem verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma 1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçmeyecek şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır. Gebe ineklerin, vitamin ihtiyacını karşılamak üzere kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.

Buzağıların Bakım ve Beslenmesi

Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alınır.

Yeni doğan buzağı dış çevreyle,  bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan 15-30 dakika sonra ayağa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının emmesine yardımcı olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4 gün süresince verdiği süttür. 

Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir. Ağız sütü içinde taşıdığı bağışıklık maddeleri nedeni ile buzağının bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yararın sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde yeterince ağız sütü içmesine bağlıdır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sisteminde biriken kalıntının atılmasını  kolaylaştırır.                                                              

Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renkte jelimsi bir dışkı çıkarması ağız sütü içtiğinin göstergesidir. Anaya iyi ve kaliteli yeşil yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağmen buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri verilmelidir. Buzağıya içirilecek  ağız sütü miktarı toplam ağırlığının % 6’sı civarında olmalıdır. 

Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450-600 gr canlı ağırlık artışı kazanması için günlük 0,5 - 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg buzağı yemi tüketmesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önüne konulması gereken sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih edilmelidir. 

Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir. Süt kesiminden sonra 2-3 hafta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 aylık yaş grubunda bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi beslemede kullanılmalıdır. 

Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz, havadar ve güneş görecek şekilde olmalıdır. Hayvanların vücut gelişiminin normal olması için  mutlaka meraya çıkarılmalıdır.

DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ

Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu hayvanların barındırılacağı bölmeler yeterli yemlik ve suluğa  sahip olacak şekilde oldukça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu  barınaklar için; 

Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 30-60 cm'lik yemlik uzunluğu yeterlidir.

10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir.

Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kısmına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapılması faydalıdır.

Genç hayvanlar bağlanmamalı serbest olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır.

Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır. Yemlemede mümkünse  Mısır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi kaliteli kaba yem kullanılmalıdır.

DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ

Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 aydır. Bu dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de buzağısına zarar vermeyecek dönemde  doğum yapması arzu edilir.

Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır.  Düvelerin canlı ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçmemelidir. Düvelere verilecek kesif yem miktarı, hayvanın  yaşı ve  kullanılan kaba yemin kalitesine göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5 kg’a kadar artırılmalıdır. 

Düvelerin beslenmesine örnek bir rasyon şöyle olabilir. 

3 kg  yonca, çayır, fiğ gibi Kuru ot 

8 kg mısır silajı

1,5 –2 kg kesif düve yemi
                                                
HAYVANCILIĞIN DESTEKLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ

Hayvancılık ülkemiz için vazgeçilmez sektörlerin başında geliyor. Ancak ne yazık ki, bu sektör yıllarca istikrarlı bir gelişim sergileyemiyor. Birçok sektörde önemli atılımların gerçekleştirildiği Cumhuriyet Türkiye'sinde hayvancılığın gerekli ivmeyi kazanamadığı bir gerçek… Ülkemizde hayvansal üretimin bugünkü düzeyi, hem ülke nüfusunu arzulanan seviyede beslemek için yeterli değil, hem de üretim potansiyeline göre oldukça düşük. 11 milyon büyük baş, 37 milyon küçük baş hayvan varlığının büyük çoğunluğu verimi düşük yerli ırklardan müteşekkil olduğu için ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Oysa ülkemizin doğal imkanları ve altyapısı mevcut üretimden fazlasını elde etmeye imkan verecek düzeydedir.

Peki niçin hayvancılığımız bu durumda? Niçin bu sektör gerekli ivmeyi kazanamıyor? Bunun birçok sebebi var aslında. Talep darlığı, pazarda istikrarın sağlanamayışı, üretim altyapı eksikliği, tarımda çalışanlar arasında gerçek müteşebbislerin payının yok denecek kadar düşük oluşu, hayvancılığın gençler arasında cazip bir iş olarak görülmeyişi, ülke kaynaklarını değerlendirme sorumluluğunda olanların bazı alanları yok sayması hayvancılık sektörünün gelişmeyişinde başlıca etmenler olarak sıralanabilir.

Tüm bu olumsuzlukların bir bölümü, uygulanan ekonomik politikalar ve dünya konjoktüründen kaynaklanıyor. Hem ihtiyaçlar, hem de üretim potansiyeli dikkate alınarak hayvansal üretimi arttırmak için zaman zaman çeşitli yöntemler devreye sokuluyor.

Ülkemizde yıllardan beri ihmal edilen, yanlış ithal politikaları ile büyük darbe yiyen ve tarımsal desteklerden yeterli payı alamayan hayvancılığımız için özellikle son yıllarda önemli çalışmalar yapılıyor. 

Bu  amaçla, 5 yıl süreli olarak hazırlanan ve 2000 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan proje ile üreticilere geri ödemesiz 33 trilyon TL  dağıtılarak çeşitli alanlarda desteklemelere başlanmıştır. Bu maksatla yetiştiricilerimize 2001 yılında 48 trilyon kullandırılmış, 2002 yılında ise 75 trilyon kullandırılacaktır.

İnsan beslenmesinde önemli yeri olan hayvansal ürünlerin elde edilmesinde kaynak teşkil eden  çayır, mera ve yem bitkileri tarımı ülkemizde yeterli derecede gelişememiştir. Oysa hayvancılığın gelişmesi için çayır, mera ve yem bitkileri tarımına önem verilmesi gerekiyor. Hayvancılık işletmelerinde giderlerin yaklaşık % 70’ini yem kaynaklı masraflar oluşturmakta. Hayvancılığımızın gelişebilmesi, verimlilik ve karlılığın sağlanabilmesi için kaliteli kaba yem üretiminin arttırılması gerekiyor.

Kaliteli kaba yem üretiminde önemli miktarda açık var. Toplam hayvan varlığının yıllık kaba yem ihtiyacı  50 milyon tondur. Üretilen kaba yemin 10 milyon tonu çayır ve mera alanlarından, 5 milyon  tonu  yem bitkisi ekiminden, 15 milyon tonu ise sap saman, bitki artıkları gibi çeşitli kaynaklardan elde edilmektedir.

Oluşan bu yem açığının kapatılması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yem bitkilerinin desteklenmesi yönünde çalışmalar yapmaktadır.

Bakanlıkça onaylanan yem bitkileri üretim projelerinin nakliye ve gübre bedelleri hariç, çok yıllık yem bitkilerinde birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet ve ekipman dahil, % 30’u, tek yıllık yem bitkilerinde ise %20 si doğrudan üreticiye ödenmektedir. Ayrıca, Çayır, Mera, Yem Bitkileri Üretimi Geliştirme Projesi   uygulanmaktadır. Proje ile çiftçilerimize yem bitkileri üretiminin geliştirilmesine yönelik olarak eğitim çalışmaları yapılmaktadır.

Hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararname kapsamında yapılan yem bitkileri ekiliş faaliyetleri ile ilgili olarak bu gün itibarı ile 43 500 adet proje onayı gerçekleşmiş ve 2 milyon dekar alanda Yem Bitkileri ekilişi yapılmıştır. 

Bugüne kadar onaylanan projelerdeki toplam destekleme miktarı 25.5 trilyon TL dir. Yem bitkileri üretiminin desteklenmesinin yanı sıra, Tarım Bakanlığı, yurtiçinde yetiştirilen belgeli damızlıkların desteklenmesi konusunda da çalışmalar yürütmektedir.

Soy kütüğü sistemini yerleştirmek ve damızlık ihtiyacını yurtiçinden karşılamak üzere, çiftçilerce ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nce yetiştirilen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca damızlık belgesi veya saf ırk sertifikası verilen kültür ırkı damızlık gebe düveleri satın alanlara ödeme yapılması kararlaştırılmıştır.        

Damızlık belgesine veya pedigriye (bilgi kayıtlarına) sahip süt sığırları için, Bakanlığın her yıl Ocak ayında belirleyeceği hayvan fiyatının %30’u, saf ırk sertifikasına sahip kültür ırkı süt sığırları için ise, bu fiyatın %15’i ödenmektedir.

1995 yılında bu yana litre başına 5000 TL sı olarak ödenen süt teşvik primi 2002 yılında itibaren Hayvancılığın Desteklenmesine Dair Kararname kapsamına alınmış, prim miktarı da litre başına 10 000 TL sına yükseltilmiştir. Soykütüğüne kayıtlı işletmelerden  elde edilen sütler için ise bu miktar 20 000 TL olarak uygulanmaktadır. 

Yine bu kararname çerçevesinde 2000 yılında 28 trilyon TL, 2001 yılında da 31 trilyon TL kaynak sığır besicilerine karşılıksız olarak doğrudan ödenmiştir. 

Bunların yanı sıra Bakanlık, ıslah çalışmalarında da önemli aşamalar kaydetmiştir. Bu çalışmalar sonucunda 2001 yılında 700 bin baş sığır suni tohumlama ile, 70 bin baş sığır da tabii tohumlama ile tohumlanmıştır.  

Hayvan ıslahında suni tohumlama konusunda çalışmaların yanı sıra, önsoy kütüğü ve soy kütüğü projelerine de ağırlık verilmiş. Sığır varlığı bakımından dünyada ön sıralarda olmamıza karşın, hayvancılığın tarımsal üretim içindeki payının çok az olduğu bir gerçek. Bunun başlıca nedeni de et ve süt üretiminin oldukça düşük kalmasıdır. Hayvansal üretimin arttırılmasının yolları, bakım, besleme ile ıslahtan geçer. Bakım ve besleme ile ancak hayvanların genotipinin izin verdiği oranda verim alınabileceğine göre, sığır varlığının verimini arttırmak için ıslah çalışmalarına ağırlık vermek gerekir.

Damızlık sığırlarda kayıt tutulmaması, yetiştiricilerin örgütlenemeyişi ve ülkemizde yetiştirilen damızlıkların ihtiyaç sahiplerine ulaşmaması nedeniyle ülkemiz yıllarca ithalata mahkum kalmış. Son yıllarda yetiştiricilerin örgütlenmeye başlaması ve kayıt sistemine geçilmesiyle yerli damızlıklara duyulan ihtiyaç da artmış.

Kayıt sisteminin oluşturulması, sığır varlığımızın kayıt altına alınması ve ıslahı için batılı ülkelerde 50-60 yıl önce tamamlanan soy kütüğü ve ön soy kütüğü projesi, ülkemizde henüz yeni devreye sokulmuştur.

Ön soy kütüğü projesi; ülkemizde 5 milyon boğa altı sığır bulunmasına karşın yıldan yapılan suni tohumlama sayısı kayıtlı 700 bin ve kayıt dışı 400 bin olmak üzere toplam 1.1 milyon civarındadır. Ancak ülkemizde tohumlama kayıtlarının düzensiz olması, gereken titizliğin gösterilmemesi ve kayıtlı hayvanların azlığı nedeniyle doğru bilgi edinilememekte bunun sonucu olarak da doğru planlama yapılamamaktadır. Tüm bu olumsuzlukların giderilmesi, soykütüğü projesi çalışmalarına veri tabanı oluşturulması ve damızlık hayvan ihtiyacımızın ülke içerisinden karşılanması amacıyla; Bakanlığımız ve Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) ortaklaşa olarak 80 ilimizde “ÖNSOYKÜTÜĞÜ PROJESİ” çalışmalarına başlanmıştır. Uygulamanın amacı; ülkemizde damızlık nitelikli hayvanların tesbiti ve bu hayvanların kayıt altına alınmasıdır. Gerek soykütüğü gerekse önsoykütüğü proje faaliyetleri, Genel Müdürlüğümüzde hazırlanan ve ihtiyaç duyuldukça versiyonları geliştirilen bilgisayar programları ile takip edilmekte
dir. Bugüne kadar önsoykütüğü projesi kapsamında 500 bin hayvanın küpelemesi tamamlanmış olup bilgisayara kayıt işlemleri devam etmektedir. Önsoykütüğü projesi kapsamında; 181.778 işletmede 270.589 baş inek, 164.297 baş düve ve 8042 baş dişi dana olmak üzere toplam 442.928 baş dişi hayvan kayıt altına alınmıştır. Çalışmalarımızın hedefi 1 Milyon baş hayvanın soykütüğü programı çerçevesinde kayıt altına alınmasıdır. Amacımız ise kendi et, süt ve damızlık ihtiyacını kendi üretiminden sağlayan, ithalatçı konumundan kurtularak ihracatçı ülke konumuna gelmektir.   
Soy kütüğü Projesi; Hayvancılıkta verimliliğin temelini soykütüğü sisteminin oluşturulması teşkil eder. Islahda ön şart hayvanların bir kimlik ile belirlenmesi ve kayıt altına alınmasıdır. Oluşturulacak sistemin hem ülkesel boyutlu hem de Avrupa Birliği normlarına uygun olması gereklidir. Bu amaçla Bakanlığımız “Damızlık  Süt Sığırlarında Soykütüğü Talimatı” nı hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Talimat esaslarına uygun olarak soykütüğü projesi çalışmaları 29 ilde kurulmuş bulunan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliklerine üye işletmelerinizde TİGEM işletmelerinde hayvanların verim tesbitleri esasına dayalı olarak yürütülmektedir. Bu proje kapsamında; birliklere üye 6696 işletme ve 11 TİGEM işletmesinde 69003 baş inek, 40588 baş düve ve 13996 baş dişi dana olmak üzere toplam 127.353 baş dişi hayvan kayıt altına alınmıştır.

Soykütüğü çalışmalarının göstergesi ve sonucu olan “Damızlık belgesi” Avrupa Birliği normlarında verilmektedir. 

Bu belgelerin dağıtım yetkisi de bu faaliyetlerin gerçek sahibi olan Merkez Birliğine verilmiştir.

Döl kontrolü Projesi; Projede temel esas mevcut nesli bilmek ve gelecek kuşaktan beklentileri planlamaktır, bu da döl kontrolünden geçmektedir. Bu proje ile ülke şartlarına adapte olmuş, hastalıklara dayanıklı boğalar yetiştirilecek ve bunlardan sperma üretilecektir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Bakanlığımızla  Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından ortaklaşa uygulanmaktadır. Projede 1. döngü kapsamında tüm hastalıklardan ari 30 adet boğa adayının test amaçlı sperma sağımı ve dağıtımı İzmir Menemen’de yapılmıştır. 2. döngüde belli kriterlere göre yetiştirilmiş 34 boğa adayı buzağı alınarak Manisa Beydere’ye yerleştirilmiştir. 3. döngüde ise tesbiti yapılan 500 boğa anası inek özel spermalarla tohumlanmıştır. Döl kontrolünün yürütülebilmesinde kayıt sisteminden sonraki diğer bir temel taşı olan laboratuar için İzmir-Menemen Suni Tohumlama laboratuarı projeye tahsis edilmiştir.

İşletmelerde yeni doğan buzağıların desteklenmesi için 2001 yılında başlamak üzere 5 yıl sürecek bir kararname hazırlanmıştır. Bu kararda soy kütüğüne kayıtlı olan işletmelerde yeni doğan buzağılar için üreticiye, Bakanlığın hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararnamede belirlediği hayvan fiyatının % 6’sı, ön soy kütüğüne kayıtlı işletmelerde % 4’ü, diğerlerinde ise % 2’si  ödenecektir. 

Bu desteklemeden hayvan sayısı 5 yılda toplam 20 milyon başı geçmeyecektir. Bu kararname Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu’nda kabul edilmiştir. 

Gerekli kaynak bulunduğunda uygulanacak bu proje ile kâr marjı düşük ve aynı zamanda riskli ve yorucu olan hayvancılık sektöründe üretim devamlılığını sağlamak amaçlanmıştır.

Arıcılık

Tüm bunların yanısıra, Tarım Bakanlığı’nın arıcılık konusunda da araştırma ve geliştirme projeleri mevcut...

Arıcılık, az topraklı ya da topraksız çiftçilere gelir sağlamak, orman içi ve kenar köylerde yaşayanları kalkındırmak yönünden önemli bir tarım koludur.

Ülkemizde iş sahaları açılması için yüksek miktarda yatırım yapılması gerekirken, arıcılığın bir iş alanı oluşturması bu dalın geliştirilmesi için önemli bir sebeptir.

Bu amaçla Bakanlık, ilkel kovanların modern kovanlara çevrilmesi için çalışmalar başlatmıştır. Ayrıca kovan başına alınan ortalama bal veriminin yükseltilmesi için damızlık ihtiyacı olarak genç ve sağlıklı ana arı üretimi teşvik edilmektedir. Gezginci arıcılığın teşviki konusunda da çalışmalar yapılmaktadır.

Ülkemizde 153.662 aile, 4.321.696 adet arılı kovan varlığına sahiptir. 67.259.000 kg toplam bal üretimi ile ekonomiye 300 milyar TL kazanç sağlanmaktadır. Bu üretimin birkaç yılda katlanarak arttırılması mümkündür.

Bugün AB Topluluğunun yıllık bal ithalatı 200.000 ton olup bu miktar, bizim bal üretimimizin 3 mislidir.  Damızlık ana arı üretimini arttırılarak, kaliteli ana arı kullanılması sağlanırsa bizde de yüksek bal verimi elde edilebilir.

Bu amaçla Bakanlığımızca “Arı Yetiştiricileri Birliği Ana Sözleşmesi” hazırlanmış, Birliklerin oluşturulması için illere gönderilmiştir. Arı Yetiştiricileri Birliklerinin kurulması ile Ülkemiz arıcılığında yaşanan bir çok sorun çözüm bulacaktır. 

Yine Bakanlığımızca 2002 yılında bütçe imkanları çerçevesinde uygulamaya konulan “Ülkesel Arıcılık Faaliyeti” ile teknik arıcılığı geliştirmek, yeni arıcılık işletmeleri kurdurmak, ana arı üretimi ve insan sağlığı açısında önemli olan (bal, balmumu, arı sütü, polen, propolis ve arı zehiri) üretimini arttırmak ve bölgesine uygun arı ekotiplerinin belirlenmesi amacı ile 3 Araştırma, 2 Arıcılık Üretme İstasyon Müdürlüğünde eğitim, ıslah ve üretim çalışmaları başlatılmıştır.

Ayrıca ana arı üretiminin kontrolü için Damızlık Ana Arı ve Ana Arı Yetiştiriciliği ile ilgili uygulama esasları yürürlüğe konulmuştur.  

Hayvancılık konusunda anlatılan tüm bu olumlu çalışmalar, Türk tarımının geleceği açısından umut verici nitelikte. Ancak Türk tarımının gelişmesi, beklenen düzeye ulaşması için daha bir dizi projenin uygulamaya sokulması gerekiyor. Bunun için de parasal desteğin yanı sıra, azim, çaba ve yoğun bir çalışma şart. Gerek yetkililer, gerekse çiftçimiz bu çabayı elden bırakmazsa, yakın bir gelecekte Türk tarımı beklenen standarda ulaşabilecektir... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder