Mâlik, oğlu Enes'in evine bir gurup misafir gelmişti. Hz. Enes (r.a) ona ikramda bulunup sofra kurdu. Enes hazretleri yemekten sonra misafire getirilen havlunun sararıp kirlenmiş olduğunu gördü. Hizmetçi kıza seslenerek, ''Bu havluyu al, tandıra at, bir müddet kalsın'' dedi.
Hizmetçi kız, hiç itiraz etmeden havluyu alıp ateş dolu tandırın içine attı. Bu duruma misafirler şaşırıp kaldı.
Havlunun yanıp kül olacağını düşünüyorlardı.
Bir müddet sonra hizmetçi kız peşkiri tandırdan çıkardığında, en ufak bir yanık izi olmadığı gibi, tertemiz olduğunu da gördüler. Misafirler, ''Ey aziz sahâbî! Peşkiri ateş yakmadığı gibi, üstelik temizledi. Bu iş nasıl olur?'' dediler.
Hz. Enes (r.a), ''Allah'ın Resûlü Efendimiz (s.a.v) birçok defa bu havluya elini ve ağzını silmişti'' dedi.
Bunun üzerine hizmetçi kıza döndüler ve, ''Efendin bu işin sırrını biliyordu. Sen nasıl oldu da hiç tereddüt göstermeden böyle değerli bir havluyu götürüp ateşe attın?'' diye sordular. Hizmetçi kız, ''Benim Allah dostlarına güvenim tamdır. Havlunun kıymeti nedir ki? Bana ateşe atla dese, bir an olsun tereddüt etmeden atlarım'' dedi.
***
Ey ateşten ve azaptan korkan kişi! Öyle bir ele yüz sür ki seni ateşten koruyacak ruh yüceliğine ulaştırsın. Allah dostuna teslimiyette hizmetçi kızı kendine örnek almalısın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder