Evcil hayvanların ürünlerinden ( et, süt, yumurta, bal, yün, deri) ve gücünden yaralanmak için üretilmesi ve yetiştirilmesi faaliyetine denir. İnsanın ekonomik faaliyetleri içinde önemli yeri olan hayvancılık beslenmenin temel taşlarından biridir. Dengeli beslenmede hayvan ürünlerinin maddesi olan protein önemli yere sahiptir. Ayrıca hayvanlardan elde edilen yün, deri ve diğer ürünler dokuma endüstrisi başta olmak üzere pek çok sanayi dalına hammadde sağlar. Tarımsal faaliyetler arasında yer şekillerimizin engebeli olduğu yörelerimizde hayvanların gücünden yararlanılır.
Yer şekillerinin engebeli olan ülkemizde değişik tür cinste hayvan yetiştirilir. Sığır , koyun , keçi , manda , kümes hayvanları ülkemizde en çok yetiştirilen hayvan türleridir. İpek böcekçiliği ve arıcılıkta diğer bir hayvancılık türleridir. Ayrıca çevremizdeki denizlerde avlanan balıklarda hayvancılığın sektörünün diğer bir şeklidir.
Türkiye’de hayvancılık faaliyeti tek başına yapılmaz. Tarla , bahçe ve bağ işleri ile birlikte götürülür. Yani tarım faaliyetleri ile paralel olarak götürülür. Tarımdan elde edilen gelirin üçte biri hayvancılıktan elde edilir.
Hayvan sayısı bakımından Avrupa’da birinci sırada yer alan ülkemiz çevresindeki ülkelere hayvan ürünleri ihraç eder.
Hayvan türlerinin dağılış ile ülkemizin doğal bitki topluluğu arasında sıkı bir ilişki vardır. Yüksek dağ çayırlarının bulunduğu Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinin yüksek dağlarıyla Doğu Anadolu sığır yetiştiriciliği, cılız otlarla kaplı İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’da küçük baş hayvancılık yapılır.
Türkiye’de makineli tarıma geçişin en önemli sonuçlarından biride doğal çayır ve meraların azalmasıdır. Bu ise ahır hayvancılığını gerekli kılarken , yem sorununu ortaya çıkarmıştır.
* Türkiye’de Hayvancılığı Etkileyen Başlıca Faktörler Şunlardır;
• Otlak ve mera hayvancılığı yapılması.
• Erken otlanmanın önlenmesi
• Hayvan sayılarının ıslahı ( iyileştirilmesi )
• Ahır ve besi hayvancılığının yaygınlaştırılması.
• Doğal-yapay yem üretiminin artırılması.
• Erken kesimin önlenmesi.
• Pazarlama olanaklarının artırılması.
• Hayvan hastalıklarının önlenmesi.
Otlak ve Mera Hayvancılığı :
Ülkemizde yüksek sıra dağlar ve platolar geniş yer kaplar. Buralarda kendiliğinden ot topluluklarının yetiştiği alanlara mera denir.
Hayvanların doğal beslenme alanları olan otlak ve meralar, Türkiye yüz ölçümünün dört’te birini oluşturur. Ancak artan hayvan sayısı , mera alanlarının tarlaya dönüştürülmesi ve erozyon , otlak alanlarının gün geçtikçe azalmasına ve zayıflamasına neden olmuştur.
Mera alanları sabit olmasına rağmen bu alanlardan beslenen hayvan sayısının artması, mera’ların zayıflamasına ve yok olmasına neden olmuştur. Özellikle erozyon nedeni ile artan toprak kaybı , mera alanlarını verimsizleştiren en önemli sorunlardan biridir.
Türkiye’de traktör , kullanımının yaygınlaşması mera’ların tarlaya dönüştürülmesi hayvancılığı olumsuz yönde etkilemiştir.
Otlak ve mera hayvancılığının doğal şartlara bağlı olması hayvanlarda alınan verimin yıllara göre değişimine neden olmaktadır. Özellikle kurak geçen yılarda zayıf kalan otlar , hayvanların yeterince beslenememesine ve verimlerinin azalmasına neden olur. Bunun için otlak alanlarında yapılması gereken çalışmalar şunlardır ;
• Ot örtüsü zayıflamış mera alanlarında hayvan otlatılmasına belirli bir süre ara verilmesi gerekir.
• Erken otlatmanın önlenmesi gerekir.
• Aşırı otlatma önlenmeli ve üreticiye yem alımı için kredi sağlanmalıdır.
Hayvan Soylarının Islah :
Türkiye hayvan sayısı bakımından Avrupa’da ilk sırada , Dünyada ise sekizinci sırada yer alır. Ancak hayvan sayısının fazla olmasından çok , elde edilen ürünlerin fazla olması gelirin çok olması önemlidir. Ülkemizdeki hayvan cinslerinin verimi düşüktür.
Alınan süt ve et gibi ürünlerin miktarını hayvan sayılarına oranladığımızda verim çok düşüktür. Örneğin ülkemizde , yerli ırktan bir ineğin günlük süt üretimi 2-3 kg.’ ı geçmez iken , Danimarka’da bu miktar 30-40 kg.’ a yaklaşır. Ülkemizde yerli ırktan alınan et verimi de düşüktür.
Yerli ırkın veriminin artırılması için iyi cins yabancı türlerle suni tohumlama yoluyla melez türler elde edilmelidir. Bu şekilde et ve süt verimi yüksek , iyi cins hayvan soyu elde edilecekti.
Ahır ve besi Hayvancılığı :
Besi hayvancılığı daha ziyade eti için , ahır hayvancılığı ise süt üretimi için yapılan hayvancılıktır. Artan nüfusun et ve süt ihtiyacının karşılanması için ahır ve besi hayvancılığı zorunlu hale gelmiştir. Bu gün nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde bu tür hayvancılık gelişmiştir.
Özellikle Ege , Marmara , ve iç Anadolu bölgelerinin büyük kentleri çevresinde bu tür hayvancılık gelişmektedir.
Et ve süt üretimine yönelik modern çiftliklerde kısa zamanda yetiştirilen hayvanlar tüketimin çok yoğun olduğu kentlerde satışa arz edilmektedir.
Yem Üretimi:
Ahır ve besi hayvancılığının gelişmesi daha çok yem üretiminin artırılmasına bağlıdır. Yem , besi ve ahır hayvancılığında maliyeti artıran en önemli sorunlardan biridir. Bunun için yem bitkileri üretiminin artırılması besi hayvancılığını olumlu yönde etkileyecekti.
Erken Kesim:
Türkiye’de hayvancılığı erken kesim , hastalıklarla mücadele ve kredi gibi faktörlerde etkilidir. Yeterli ağırlığa ulaşmayan kuzu ve danaların kesilmesi verimi azaltan önemli unsurlardan biridir. Toplu ölümlere neden şap gibi bulaşıcı hastalıklarda hayvancılığı olumsuz yönde etkiler.
Türkiye’de Hayvan Varlığı ve Coğrafi Dağılışı:
Türkiye yer şekilleri ve iklim çeşitliliği nedeni ile yüksek bir hayvancılık potansiyeline sahiptir. Kırsal kesimin tarla ve bahçe tarımından sonra en önemli gelir kaynağıdır. Doğu Anadolu’nun Kuzey Doğu Anadolu bölümünde hayvancılık birinci derece ekonomik faaliyettir.
Küçükbaş Hayvancılık:
Türkiye’de en yaygın olarak yapılan hayvancılıktır. Bunun en önemli nedeni Türkiye’nin iklim ve bitki örtüsünün daha çok bu tür hayvancılığa elverişli olmasıdır. Ülkemizin büyük bir bölümünde yaşanan yaz kuraklığı ot örtüsünün kurumasına neden olur , büyük baş hayvancılığın yapılmasını güçleştirilir. Çünkü sığır gibi büyük baş ancak gür otlakların bulunduğu alanlarda beslenebilir.
Bozkır alanlarını geniş yer kapladığı İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde daha ziyade küçük baş hayvancılık yaygın olarak yapılır.
Koyun : Kısa boylu bozkır bitki topluluğunun yaygın olduğu bölgelerimizde yetiştirilen hayvan türüdür.
Başlıca Türleri : Kıvırcık , karaman , dağlıç sakız ve merinostur.
Kıvırcık : Daha çok Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yetiştirilir.
Karaman ( Koğruklu Koyun ) : İç Anadolu ( ak karaman ) ve Doğu Anadolu Bölgesinde ( mor karaman ) yetiştirilir.
Dağlıç : Batı Anadolu’da Ege ve Marmara’da üretilir.
Sakız : Ege’nin dağlık alanlarında yetiştirilir.
Merinos : Yurt dışından getirilen cinslerden biridir. Güney Marmara’da yünü kıymetli olan koyun türüdür.
Keçi : İç bölgelerde meşe ormanlarının yoğun olduğu kıyı kesimleri ve maki bitki topluluğunun yoğun olduğu yerlerde yetiştirilen hayvan türüdür. Koyuna göre daha çevik olan keçi , her türlü arazi şartlarına uyum sağlayabilir. İki türü vardır. Bunlar ağaçların yeni sürgünleriyle beslenen kıl keçisi ve bozkır alanlarında beslenen tiftik ( Ankara ) keçisidir.
Kıl keçisi daha çok maki bitki türünün yoğun olduğu Akdeniz Bölgesinde geliştirilir. Ancak Güney Doğu Anadolu bölgelerinin dağlık alanlarında da yaygındır. Ormanların tahrip edilmesi nedeni ile son yıllarda üretiminin azaltılması için çeşitli özendirici tedbirler alınmaktadır.
Tiftik keçisinin ana vatanı Anadolu yarımadasıdır. Ankara ve çevresinde çok eski devirlerden bu yana yetiştirilen hayvan türüdür. Yünü çok kıymetli olan tiftik keçisi daha çok Ankara , Eskişehir ve Siirt çevresinde yetiştirilir.
Bükük Baş Hayvancılık:
Dağ çayırlarının geniş alanlara yayıldığı ülkemizde büyük baş hayvan türlerinden en fazla sığır yetiştirilir. Karadeniz-Akdeniz Bölgelerinin yüksek dağları ve Doğu Anadolu platolarında yetiştirilir. Doğu Anadolu Bölgesinde şiddetli karasallık nedeni ile yazların kısa sürmesi ve yağışlı geçmesi tarım faaliyetlerini olumsuz yönde etkiler. Yaz yağışları otlak alanlarının gürleşmesini sağlar.
Tarımı olumsuz yönde etkileyen bu şartlar büyük baş hayvancılığı olumsuz yönde etkiler. Marmara ve Ege Bölgelerinde daha çok ahır ve besi hayvancılığı yaygındır. Burada otlak alanlarının azalması mera hayvancılığının yapılmasını engeller. Ancak bölgelerin büyük tüketim alanı olmaları et ve süt ihtiyacını artırmıştır. Bunun sonucu olarak ahır ve besi hayvancılığı gelişmiştir.
Gücünden ve yağlı sütünden faydalanılarak manda , özellikle yer şekillerinin makine kullanımını imkansız hale getirdiği Karadeniz’in sulak yörelerinde yetiştirilir.
Arıcılık:
Türkiye çok çeşitli iklim ve bitki topluluklarına sahiptir. Bu özelliği arıcılık faaliyeti için büyük bir potansiyeldir. Çiçekli bozlar ve dağ çayırları , arıcılık için en uygun alanlardır. Doğu Anadolu’nun yüksek platolarında , Akdeniz ve Karadeniz Bölgelerinin yüksek kesimlerinde çiçek bal’ı üreticiliği yapılır.
Muğla çevresinde kızılcam ormanlarında ise daha çok çam bal’ı üretimi yapılır.
Bal üretimi ile ünlü başlıca yörelerimiz şunlardır ; Bitlis , Şemdinli , Kars , Ağrı , Sivas ve Muğla’dır.
İpek Böcekçiliği:
İpek böcekçiliği dut ağacının yetiştirildiği her bölgede yapılabilir. Ülkemizde yüzyıllardır Güney Marmara’da geleneksel bir hayvancılık şekli olarak uygulanır. İpek böceği tırtıllarının kelebek olmak için çevrelerine ördükleri kozadan elde edilen ipek , dünya’nın en kıymetli halı ve kumaşlarının dokunmasında kullanılır.
Güney Marmara’da ; Bursa , Bilecik , ve Balıkesir , İç Anadolu’da ; Eskişehir , Ankara , Güney Doğu Anadolu’da ; Diyarbakır’da yetiştirilir.
Kümes Hayvancılığı:
Büyük ve küçük baş hayvancılıktan sonra en fazla yapılan hayvancılık faaliyetidir. Tavuk eti ve yumurta üretimine yönelik bu faaliyet ülkemizde beyaz et tüketiminin artmasına paralel olarak gelişmiştir.
Kümes hayvancılığının en yoğun olarak yapıldığı yerler büyük tüketim alanları olarak Batı Karadeniz , Marmara ve Ege Bölgeleri alanlarına yakındır.
Diğer hayvancılık türlerinden farklı olarak doğal bitki topluluğuna en az bağımlı olmasıdır. Çünkü çiftlik tavukçuluğunda besin maddesi olarak fabrika ortamında yapılan yem kullanılır.
Su Ürünleri:
Hayvancılık faaliyetlerinde olduğu gibi evcil hayvanların üretilmesinden daha çok deniz ve göllerde bulunan su canlılarının avlanması işine genel olarak balıkçılık denir.
Denizlerde ve göllerde bulunan balık türleri ( hamsi , karides ) ve yumuşacakların ( ahtapot , kalamaç ) avlanması işlerinin genel adına balıkçılık faaliyeti denir. Bunların dışında inci , mercan , yosva , sünger avcılığı gibi diğer ürünlerde balıkçılık faaliyetleri içinde kabul edilir.
Türkiye bir yarımada ülkesi olduğu için çok uzun sahil şeridine sahiptir. Toprakları üzerinde sayısız akarsu ve göl bulunur. Sahil kıyı uzunluğu ve iç suları ile ülkemiz balıkçılık potansiyeli bakımından zengindir. Boğazların balıkların önemli göç yolları üzerinde bulunması ise ülkemizin bu konuda ki avantajıdır.
Türkiye Balıkçılığını Etkileyen Şartlar:
Bütün bu özelliklerin yani sıra ülkemizde balıkçılığın yeterince gelişmediği görülür. Bunun başlıca sebepleri şunlardır;
• Çok çeşitli iklim tipine sahip olan ülkemizde sayısız besin maddesinin bulunması balık ürünlerine duyulan ihtiyacı azaltmıştır.
• Halkın toprağa ve toprak ürünlerine bağlı olması , deniz ürünleri tüketme alışkanlığının yeterince yerleşmemesine neden olmuştur.
• Türkiye’de daha çok kıyı balıkçılığı yapılır. Ancak deniz balıkçılığı yapılmaz bu avlanma alanının daralması nedeni ile balık miktarını azaltır.
• Türkiye’de açık deniz balıkçılığının yapılması için gerekli olan teknik donanıma sahip gemilerin bulunmaması.
• Denizlerimizde avlanma yöntemlerinin usulünce yapılmaması. Özellikle balık yumurtalarını yok eden diptrolü adı verilen ağlarla avlanılması .
• Balıkların yumurtlama döneminde ( Mayıs-Eylül ) kaçak olarak avlanılması.
Denizlerimizde iç sularımızda yeteri kadar balık gelişmemiştir. Türkiye’nin akarsularının rejiminin düzensiz olması ve güllerimizin bazılarının kapalı hava özelliği göstermesi nedeni ile suların tuzlu veya sodalı olmasıdır.
Deniz Balıkçılığı:
Kıyı bölgelerimizde yapılan balıkçılıktır. Karadeniz kıyıları Türkiye’de avlanan toplam balık miktarının %70’ ini karşılar.
Bu bölgede balıkçılığın gelişmesinin nedenleri ; Balık miktarı bakımından zengin olmasıdır. Bu bölgede bulunan büyük akar sular denize çok miktarda besin maddesi taşıdığı için balık sürüleri için en uygun ortam haline gelir.
Balıkçılığın en fazla yapıldığı bölgelerden bir diğeri boğazlar ve Marmara Denizidir.
Tatlı Su Balıkçılığı:
Türkiye’de bulunan akarsu , göl , baraj gölü ve göletlerde yapılan balıkçılık şeklidir. Deniz balıkçılığı kadar önemli bir ekonomik faaliyet değildir. Türkiye’de tatlı su balıkçılığının yapıldığı akarsular Kızılırmak , yeşilırmak ve Sakarya gibi nehirlerimizdir. Göller ise Eğir’dir , Bey şehir gibi tatlı su gölleridir.
Van , Tuz , Acı ve Burdur gibi göllerimiz sularının acı veya tuzlu olması nedeni ile balıkçılık yapılmaz. Ancak Van gölüne dökülen akar suların ağız kısmında Van kesali adı verilen adı verilen balık türü avlanır.
Türkiye’de avlanan tatlı su balık türleri şunlardır ; Sazan , Kefal , Yayın , Turna ve Alabalıktır.
Kültür balıkçılığı:
Artan nüfusun balık ihtiyacının karşılanması için daha ziyade balık çiftliği adı verilen yerlerde oluşturulan büyük havuzlarda yapılan balıkçılık türüdür. Özellikle alabalık çiftlikleri son yıllarda hızla artmıştır. Büyük marketlerde ve dinlenme tesislerinde satılması için balık öğretmektedirler.
Bıldırcın Üretimi:
Üretim, kuluçka makinalarına yumurta konularak yapılır. Bıldırcınlar çok kısa sürede cinsel olgunluğa erişirler. Dişiler yaklaşık 42 günde yumurtlamaya başlar.Erkek bıldırcınlarda ise sperma üretimi 36 gün gibi daha erken bir yaşta başlamaktadır. Ancak, döllü yumurta bulmak kolay değildir. Her erkek bıldırcına 2-3 dişi verilmelidir. Bu şekilde döllü yumurta oranı artmaktadır. Bıldırcın üretimi için, damızlık bıldırcın alınıp, onların yumurtası ile işe başlanabilir. Ancak söz konusu bıldırcınlar 2-3 haftalıktan daha yaşlı olmamalıdır. Bıldırcınlarda yumurtlamaya başlama yaşı 35-50 gün arasında değişir. Yaklaşık 56-60 günlerde en yüksek düzeye erişir. Doğal aydınlatma durumunda Mart ayında Eylül’e kadar 50-100 kadar yumurta yaparlar ve sonra 1.5 aylık tüy değiştirme dönemine girerler. Modern yetiştirme koşullarında ise yıl boyunca 250-300 yumurta verir. Optimum aydınlatma süreleri 14-18 saattir.
Kuluçkalık yumurtaların seçiminde temizlik, kabuk sağlamlığı ve ağırlık göz önüne alınması gereken özelliklerdir. Damızlıklardan elde edilen yumurtaların biriktirilme zorunluluğu varsa, uygun koşullarda tutulmalıdır, ortam sıcaklığı 16-18 0C, oransal nem ise %75-80 arasında olması istenir. Makineye konulacak yeterli yumurta üretilmediği durumlarda yumurtalar 10-15 gün kadar biriktirilebilir. Yumurtalar raflarda ya yatay, yada sivri ucu aşağıya gelecek biçimde tutulurlar. Bir haftadan daha uzun süre bekletilen yumurtaların günde bir kez çevrilmesinde yarar vardır.
Kuluçka makinası ile bıldırcınları üretmek için makinede dört koşulu uygun biçimde yerine getirilmesi gerekir. Bunlar sıcaklık, nem, havalandırma ve çevirmedir.Bıldırcınlarda kuluçka süresi 17-18 gündür. Makinenin kuluçkalık bölmesinde sıcaklık 37,5 0C olmalıdır. Son iki günde sıcaklık 1 0C kadar düşürülebilir. Sıcaklık ve nemden başka makine ile havalandırma ve yumurtaların çevrilmesi de gereklidir. Havalandırma makinenin üst kesiminde bulunan bir yada birkaç havalandırma deliği yada penceresi ile sağlanır. Makinenin içine yerleştirilen bir vantilatör yardımı ile pis havanın çıkması ve temiz havanın girmesi gerçekleştirilir. Kuluçka süresini ilk 14 gününde yumurtalar her 2-4 saatte bir kez yada günde en az 5 kez çevrilmelidir. Otomatik çevirme yapılacaksa saatte bir kez yapılmalıdır.Son iki gününde yumurtalar çıkış bölmesinde tutulurlar.
Makineye konulan her yüz yumurtadan çıkan yavru sayısı kuluçka randımanını verir.
Makineye konulan her yüz yumurtadan döllü olanlarının sayısı döllülük oranını verir.Uygulama kolaylığı açısından döllülük denetimi çıkıştan 2-5 gün kadar önce yumurtaların çıkış bölmesine alınması sırasında yapılır.
Döllü yumurtalardan çıkan civcivlerin yüzdesi çıkış gücünü verir.
Kuluçka kapasitesinin ve damızlık sürü büyüklüğünün hesaplanması:
Pazar araştırması sonucunda haftada 1000 adet bıldırcın satabileceği belirlenmiş ise, bu miktarın %10 kadar fazlasını her hafta makineden çıkarmak gerekir. Çünkü büyütme döneminde bıldırcın yavrularının yaklaşık %5-10 unun ölebileceği düşünülmelidir. Böylece müşterilere yapılacak bağlantılar aksatılmadan gerçekleştirilebilir. Her hafta 100 adet yavru çıkarabilmek için %90 döllülük oranı ve %80 çıkış gücü varsayımı ile yaklaşık 1550 adet yumurtaya gereksinim vardır. Öyle ise her gün damızlık sürüden yaklaşık 225 adet yumurta almalıyız. Bunları bir hafta boyunca biriktirerek makineye koyarız. Her hafta konulan 1550 yumurtanın %90 kadarının döllü olduğunu düşünürsek, kuluçka süresinin 15. gününde 1376-1400 adet dolayında döllü yumurtanın makinanın çıkış yerine alınması gerekir. Bu durumda çıkış yeri kapasitesi 1400 yumurtalık olan bir makine gereklidir. Haftada bir kez yumurta konulmasına göre kuluçkalık yerinin kapasitesi ise bunun iki katı kadar olmalıdır.
Makinaya her hafta konulacak yumurtaları biriktirmek için günde 250 yumurta elde etmek gerekir. Bunun içinde 350-360 kadar dişi damızlık bulundurulmalıdır. Her kafes gözünde bir erkek bir dişi barındırırsak dişi sayısı kadar da erkek gereklidir.
Burada verilen sayısal değerler döllülük oranı %90 Çıkış gücü %80 ve yumurtlama randımanı %70 gibi ölçütlerin üst sınırları alınarak hesaplanmıştır. Bu üst değerlere erişmek oldukça güçtür
Bakım:
Civcivler, çok katlı ana makinelerinde veya yerde büyütülür. Sıcaklık başlangıçta 35-36 0C olmalı, her hafta 3 0C azaltılmalıdır. Asla 22 0C in altına düşürülmemelidir. Tel ızgara tabanlı geniş kafeslerde de büyütme yapılabilir. Hayvanların birbirini gagalamamaları için gaga kesimi yapılmalıdır. Ayrıca gagalamayı önlemek için ışık şiddeti azaltılır. Kuru yonca demetleri asılırsa, hayvanları meşgul eder. 30 x 30 cm. lik bir alana üç haftalık 20 adet genç bıldırcın konabilir. 5. haftadan itibaren bıldırcınların yumurta kafeslerine alınmaları gerekir. Eğer yetiştiricilik yerde yapılacaksa, bıldırcınlar için özel yapılmış yumurta kutuları hazırlanmalıdır. Yumurtlama kutularının içine ot ve saman serilmelidir. Bıldırcınlarda ilk 7 gün 24 saat 2-5 mum luk aydınlatma 8-40 gün doğal gün uzunluğu veya 8 saat 0.5-2 mum luk, 41 günden sonra 16 saat 0.5-2 mum luk aydınlatma yapılır.
Cinsel olgunluğa gelmiş bıldırcınlarda göğüsün üst kesimi ve boğaz tüyleri erkeklerde kahve rengimsi kırmızı tüyler olasına karşılık, dişilerde siyah benekli gri tüyler bulunur.
Besleme:
Bıldırcın yavruları çok hızlı gelişir. Bu nedenle başlama yemlerinde %25-28 düzeyinde protein bulunmalıdır. İlk 3 hafta boyunca yavruların başlama yemi ile beslenmeleri gerekir. Bu dönemde enerji gereksinimi ise 2600-3000 Kcal ME/kg dır. Genellikle ilk üç haftalık dönemde yüksek proteinli ve enerjili hindi civciv yemi kullanılması önerilir.
DEVEKUŞU YETİŞTİRİCİLİĞİ
Dünya nüfusundaki hızlı artış, beslenme sorununun önemini ortaya koymaktadır. Bu durum, insanları yeni kaynakları aramaya ve alternatif besin maddelerine yönelik araştırmalar yapmaya ihtiyaç duyar hale getir-mektedir. İnsanoğlunda yenilik arayışı ve daha iyisini üretme isteği vardır. Söz konusu isteğin gerçekleşmesi, bilimsel çalışmalar ve teknolojik ilerlemelerin uygulanması ile mümkün olacaktır. 20. Yüzyılda bilim ve tekno-lojideki gelişmelerin parelelinde, hayvancılık önemli seviyelerde mesafe kaydetmiştir. İnsanların sağlıklı ve ye-terli ölçüde beslenmesi için hayvansal proteinler gereklidir.
Bilinen hayvansal protein kaynaklarına alternatif olması ve ülkemizin hayvansal protein açığının kapa- tılmasına katkıda bulunması amacıyla, her yönüyle ekonomik bir kanatlı hayvan olan Devekuşu yetiştiriciliği önemli olmaktadır.
Devekuşu kanatları küçülen ve uçma yeteneğini kaybeden kuşlar sınıfına giren koşocu-yürüyen kuş- lardandır. Bu günkü yaşadığı bölgeler Afrika’nın doğusu ile güneyindeki sıcak ve kurak iç bölgelerdir. Eski çağlarda Büyük Sahradan Orta Asya çöllerine kadar uzanan geniş bir alanda yaşadığı bilinmektedir.
Yaklaşık 13-14 cm gaga uzunluğuna sahip olup ağzında diş yoktur. Kafası vücuduna oranla küçük boy-nu uzundur. Boyları 2-2,8 m arasında değişir. İki tırnaklı uzun ve güçlü bacaklara sahiptir. Baş boyun ve bacaklar sert ince, kanatlar ile gövdesi gösterişli ve tüylüdür. Göğüs kemeği bulunmamaktadır. Erginlerenin canlı ağırlığı 110-160 kg. arasında değişmektedir. Bunun doğada özgürce yalnız Afrika’nın doğusu ve güneyinde rastlanmak- tadır. Gerektiğinde ortalama 60 km/saat süratle koşmakta hatta 90 km/saat hıza dahi ulaşabildiği bildirilmektedir. Ayakları ile tekme atarak, gagası ile darbe vurarak kendisini korur. Ortalama 60/70 yıl yaşarlar. Bakım ve besleme ortamına göre 20-30 yıl damızlıkta kullanılabilirler.
Evcilleştirilmeleri, tüylerinin kadın giysilerinde kullanılmasıyla başlamıştır. Bu gün deresi eti ve tüyü İçin, başta Güney Afrika olmak üzere ABD, Avustralya, Kanada, Çin, Zimbabve, Bostvana, Namibya, İsrail ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çiftliklerde yetiştirilmektedir.
Ülkemizde Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesinde ve Kırşehir ile Antalya’da damızlık verebilecek ka- pasitede üretim yapılmaktadır. Ancak ülkemiz için oldukça yeni bir hayvancılık dalıdır. Giderek meraklı üretici sayısı artmaktadır.
Üretimi:
Devekuşlarının üretimi, tabii kuluçka ve kuluçka makinalarında yapılmaktadır. Yılda 40 ila 100 arası yumurta veren dişiler erkeklerine nazaran daha ufak yapılı olup, grimsi-kahve renklidir. Erkekleri ise siyah renkli olup kanat ve kuyrukta beyaz renkli gösterişli tüyler bulunur. Dişiler 2-2.5 yaşında, erkekler 2.5-3 yaşında eşey eşeysel olgunluğa erişirler. Dişiler genellikle Nisan-Eylül döneminde yumurtlarlar. 2-3 gün arayla yumurtlar, iki haftalık bir aradan sonra tekrar tekrara yumurtlarlar. 1100-1800 gr. Ağırlığındaki yumurtalardan yaklaşık 50 kada-rı damızlık değerdedir. Bakım ve beslenme durumuna göre ve yumurta verimi artabilir. Yumurtalardaki döllülük oranının artması için 1 erkek 2 dişi şeklindeki eşlemelerde her iki cinsiyetinde aynı yaş grubunda olmasına dikkat edilmelidir. Erkekler çiftleşme öncesi dişinin etrafında kanatlarını açarak dans eder. Bu dönemlerde sinirli ve sal- dırgan olurlar.
Kuluçkalık yumurtalar 13-18 C derecelik % 22-25 nemli odalarda, temizlenip dezenfekte edilerek depolanır. Uygun koşullarda 7-14 gün süreyle muhafaza edilebilir. Kuluçka süresi 42 gün olup, döllük oranı %70, ku-luçka randımanı %75 civarındadır. Kuluçka ısısı 36.2 C’dir. Fümigasyondan sonra hazır durumdaki kuluçka ma-kinalarına yerleştirilen yumurtalar 14 günde döllülük kontrolüne 39. günde de inficar bölümüne alınırlar. Çıkan civcivlerin ilk üç aylık dönemi en kritik devredir. Bu dönemde %30 lara varan ölümler olabilir. Üç aylık dönemi atlatan civcivlerin yaşama gücü oldukça yüksektir. Devekuşu yumurtası 24-25 tavuk yumurtasına eşdeğer büyük-lüktedir. Daha ziyade damızlık olarak kullanılmasının yanı sıra yemeklik olarak’da kullanılmaktadır.
Devekuşu 9-12 aylık olduklarıda ( yaklaşık 90-110 kg) kesilirler. Eti kırmızı renkli olup, yağsız ve koles-terolü düşük, yumuşak bir ettir. Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak kullanılmaktadır. Kilosunun 17-18 dolardan
Satıldığı ifade edilmektedir. Yağ oranı % 3, kolesterol miktarı ise dana etinin yaklaşık % 55-60’ı kadardır. Et ran-dımanı % 40-50 arasında olup en kıymetli kısımları butlarıdır.
Derisi devekuşunun en değerli ürünüdür. Sığır derisinden 3-5 kat daha dayanıklıdır. Kalite olarak timsah Ve fil derisi ile karşılaştırılabilecek düzeyde olup, suya karşı dayanıklı yumuşak bir deredir. Güney Afrika’daki çiftliklerin gelirini % 75 ini deri, % 20 sini et ve % 5 ini ise tüyleri teşkil etmektedir. Derisinden, şapka, eldiven, çanta ve bot yapılmaktadır. Tüylerinin, moda sektöründe süslü giysi ve şapka yapımlarında kullanılması evcilleş-tirilmesinin başlangıcı olmuşsa da bugün, eskisi kadar önem taşımamaktadır. Ancak yine de 8 ayda bir kesilen tüy-ler bir gelir kaynağı olmaya devam etmektedir.
Hayvancılığın Türkiye Ekonomisindeki Yeri:
Hayvancılığın Türkiye ekonomisindeki katkıları şunlardır;
• Hayvan ürünleri insanların beslenmesinde önemli yer tutar.
• Türkiye’de tarımdan elde edilen gelirin üçte biri hayvancılıkta elde edilir.
• Hayvan ürünleri sanayi için hammadde de oluşturur.
• Hayvan ürünleri iç ve dış ticaretimizde önemli yer tutar.
• Hayvan ürünleri için Doğu Anadolu Bölgesi için en önemli geçim kaynağı olan hayvancılık diğer bölgelerimizde de tarımı destekleyen en önemli ikinci sektördür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder