7 Mart 2017 Salı

Kişilik Bozukluk Testlerinin Yapılması

1. Kişilik bozukluğu testlerini anlayabilmek için öncelikle kişilik ve kişilik bozukluğu kavramlarını değerlendirmek gerekir.

Kişilik, bireyin gerek biyolojik gerekse ruhsal yapılarının tümünün birlikte yansıması olarak, ilgi, tutum, davranış biçimleri, yetenek ve beceriler gibi kişiyi başkalarından ayırt ettiren, kaynağını bedensel, ruhsal ve toplumsal katmanlardan alan özellikler bütünlüğüdür.

Kişilik terimi batı dillerindeki kökenini eski Yunanca´daki “Persona” kelimesinden alır. Persona maske demektir. Eski Yunan tiyatrosunda belli kimlikleri canlandıran aktörler, bu kimliği temsil eden maskeleri yüzlerine takarak oynarlardı. Gösteri sanatlarındaki bu yöntem, her kültür ve toplumda kullanılmış olup, oyuncuların belli kişilikleri yansıtmasının sağlamıştır.

Kişilik kavramı bireye özgü özellikleri içerir, bir bütün olarak düşünülmekle birlikte, değerlendirmede, zeka, algılama biçimi, duygusal tepkiler, düşünce süreçleri, eğilimler, çatışmalar karşısında baş edebilme yetisi, toplumsallık gibi değişik boyutları ile ele alınır.

Kişilik özelliklerinin ve bunlarla ilintili farklı tiplerin tanımlanması çabaları başlıca iki temel üzerinde sürdürülmüştür. Bunlardan birinde kişilikle beden yapısı arasında bağlantı aranmış, diğerinde ise ruhsal ve toplumsal özellikler incelenmiştir. Kişiliğin en önemli yanını oluşturan mizaç üzerinde duran ve mizacın beden yapısından ve kimyasından etkilenişine göre kişiliği tiplere ayıran Hipokrat, kişiliği hafif kanlı mizaç (Sanguine), ağır kanlı mizaç (Phlegmatic), karasevdalı mizaç (Melancolic), sinirli mizaç (Choleric) olarak dört grup içinde toplamıştır. Beden yapısının insanlar arasındaki ilişkilerde önemli olduğunu, bireyin çevreden gelen tepkilere karşı benzer nitelikte ve giderek pekişen tepkiler ürettiğini fark eden araştırmacılar insanı beden yapısı ile ilintili tiplere ayırma akımını başlatmışlardır. Beden yapısı ile ilintili sınıflamalar uzun, ince, zayıf beden yapısı ile kısa, kalın, şişman beden yapısı üzerinde kutuplaşmaktadır. 1927 yılında Kretschmer kafa yapısının, yüzün, gövdenin, kol ve bacağın ölçümlerine dayanarak “piknik”, “astenik” ve “atletik” tip beden yapıları ile bu tiplerin hiç birisine uymayan “displastik” tipi tanımlamıştır. Kretschmer daha sonra akıl hastaları ile beden yapısı arasındaki bağlantıyı inceleyerek şizofreni olanların astenik, mani-melankoli olanların piknik tip beden yapısı ile ilişkisini göstermiştir. Freud psikoseksüel gelişim basamaklarındaki saplanmalara göre değişen kişilik özellikleri tanımlamıştır. Daha sonra Jung içe dönük ve dışa dönük olarak iki temel uyum biçimi olduğunu ileri sürmüştür.

Günümüzde kişilik sınıflandırmaları daha çok gözlenebilen davranışlara göre yapılmaktadır. Herhangi bir davranışın veya özelliğin kişilik boyutu olarak ele alınabilmesi için onun belli bir kalıcılığa erişmiş olması gerektiği görüşü hakimdir. Ayrıca, bu kalıcı davranış özelliklerinin de kişiliğin bir parçası sayılabilmesi için o kişi tarafından uyumda kullanılması gerekmektedir.

Kişilik yapısı esnekliğini kaybettiği, uyumsuz olduğu ve sosyal veya mesleki fonksiyonlarda belirgin stres ve yetersizlik yarattığı durumlarda artık bir kişilik bozukluğu halini almıştır.

Erişkinlerde kişilik bozukluğunun pek çok sebebi olduğunun bilinmesine karşın, gerçekte kişilik bozukluğu bebeklik ve çocukluk süresince gelişim dönemlerindeki bozukluklardan kaynaklanır. 

Kişilik bozukluklarının genel özelliği; çevresel streslere cevapta karakteristik bir uyum bozukluğu, bazen diğerlerine karşı hoş olmayan davranışlardır.

Kişilik bozuklukları; davranışlara da yansıyan katı, dar, uyumsuz savunmalar, çocukluk çağında örselenme, aşırı koruyucu ve müdahale edici tarzda çocuk yetiştirmeyi de kapsayan olumsuz aile özelliklerini içeren çevresel ve genetik faktörlerin kötü bir sonucudur. Ayrıca çocukluk ve adölesan dönemlerinin beklenen ve doğal sonucu olan umutsuzluk, çaresizlik ve sıkıntı da kişilik bozukluklarına eşlik eder.

Kentsel topluluklarda, sosyo-kültürel ve ekonomik düzeyi düşük toplumsal sınıflarda daha sık görüldüğü bildirilmektedir. Yaygınlık oranı gelişmiş toplumlarda %10-20 arasında değişmektedir. Erkeklerde kadınlara göre 4-5 kat fazla olduğu bildirilmektedir.

Etiyolojisinde genetik faktörlerin rolü ile ilgili tartışmalı bulgular vardır. Antisosyal kişilik bozukluğunda soya çekim gösterilmiştir. Kişilik bozuklukları ile ilgili psikolojik kuramlar psikoanalize dayanır. Freud kişiliğin, süregelen temel içgüdüler ile bunların yüceleştirilmesi veya bunlara karşıt tepkiler gibi kalıcı özelliklerden oluştuğunu ileri sürmüştür. Psikososyal faktörlerin ise kişilik bozukluğunun oluşumunda diğer faktörlere göre daha büyük rol oynadığı ve kişilik bozukluğunun özelliklerini belirlediği kabul edilmektedir. Bugün, modern bir yaklaşım olarak kalıtsal bir zemin üzerinde organik, bilişsel, gelişimsel, sosyal ve çevre faktörlerini de içeren karmaşık bir model üzerinde durulmaktadır.

Kişilik bozukluklarının tanısı, bireyin fonksiyonlarının uzun bir dönem içinde değerlendirilmesi ve erken erişkin dönemdeki bireye özgü kişilik özelliklerine ilişkin bulguların varlığını gerektirir. Bu bozukluklardaki özelliklerden bahsederken gelip geçici mental durumları ve durumsal stresörler karşısında ortaya çıkan tepkilerin karakteristik etkilerini ayrı tutmak gerekir.

Kişilik bozukluklarında görülen ortak özellikler :

a) Süreğen ve kalıcıdırlar, çocukluk çağında başlarlar, genellikle dalgalanma göstermezler.
b) Diğer psikiyatrik bozukluklara göre daha temel işlev bozukluklarını yansıtır, yani daha yapısaldır.
c) Değişmeye daha çok dirençlidir. Bu yüzden tedavileri güç ve uzun sürelidir.
d) Çoğu benlikle bütünleşmiştir (ego sintonik). Hastalar genellikle durumlarından yakınmazlar, tedavi beklentileri yoktur.
e) Bazı kişilik bozuklukları genetik veya psikodinamik olarak bazı psikiyatrik bozuklukların hafif formları olarak kabul edilir (Örneğin şizoid kişilik bozukluğu gibi).
f) Uyum amacı ile esneklik gösteremezler, toplumda uyumlu sayılabilecek ölçülerin dışına çıkarlar.
g) Sosyal ve iş yaşamında belirgin bozulmalar dikkat çekicidir.
h) Çevreyle olan ilişkilerinde çevreyi kendine uyduran tarzda (alloplastik) uyum yaparlar.
ı) Kişinin bilişsel işlevlerinde, temel düşünce ve duygu yapılarında genellikle bozukluğa yol açmazlar.

Kişiliğin, psikiyatrik görüşme sırasında muayenesi için özgül sorular ve yöntemler yoktur. Görüşmede hastanın genel yaşam biçimi, yaşam olaylarına karşı tutumu, değer yargıları, diğer insanlarla ilişki kurma biçimi değerlendirilmelidir. Kişilik bozukluğu olanlarda bunaltı, depresyon, somatik yakınmalar, obsedan düşünceler ve başka nörotik belirtiler görülebilir. En önemli ayırım kişilik bozukluğunda kişinin kendisinden değil çevresinden yakınması, kendisinin çevreye uyması değil, çevrenin kendisine uyması beklentisi olmasıdır (alloplastik uyum). Kişilik bozukluklarında genel olarak, psikozların aksine gerçeği değerledirme yetisi bozulmaz, düşünce, algı ve duygulanımda ağır bozukluklar olmaz. Ancak şizotipal, paranoid ve borderline kişilik bozukluklarında zaman zaman psikotik belirtiler ortaya çıkabilir. Alkol ve başka psikoaktif maddelere aşırı tutku ve bağımlılık gösterenlerin çoğunda kişilik bozukluğu vardır.

Kişilik bozukluklarının sınıflandırılması ile ilgili çok çeşitli görüşler mevcut olup, burada en son ve en yaygın sınıflandırma kitabı olan DSM-IV'ün (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, fourth edition) kabul ettiği kriterler özetlenmiştir.

Bir Kişilik Bozukluğu için genel tanı ölçütleri (DSM-IV'e göre) (kısaltılarak)

A. Kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak sapan, kendini ve başka insanları değerlendirme, duygusal tepkiler gösterme, kişilerarası ilişkiler gibi alanlarda kendini belli eden, süreklilik kazanmış davranış ve iç yaşantı örüntüsü,
B. Bu örüntünün esneklik göstermemesi, yaşantısının hemen her alanına yayılmış olması,
C. Klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ve toplumsal, mesleki işlevsellikte bozulmaya yol açması,
D. Değişmez ve uzun süreli olması, başlangıcının ergenlik dönemine kadar uzanması,
E. Bu örüntünün başka bir mental bozukluk, madde kullanımı veya genel tıbbi bir hastalık sonucu olmaması,

Özgül kişilik bozuklukları DSM-IV'de ;

A kümesi (tuhaf, gerçeklikten uzak özellikler) : paranoid, şizoid, şizotipal
B kümesi (sebatsız, heyecansal, gösterime yönelik özellikler) : antisosyal, borderline, histrionik, narsisistik
C kümesi (belirgin endişeli, sıkıntılı davranış eğilimleri) : çekingen, bağımlı, obsesif-kompulsif, pasif agresif olarak sınıflandırılmıştır.

ÖZGÜL KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Kuşkucu, alıngan kişilerdir. Başkalarından kötülük gelebileceği düşüncesi ile aşırı dikkatli, kuşkucu ve savunucudurlar. Çabuk alınırlar, başkalarının söz ve davranışlarını kendi aleyhlerineymiş gibi yorumlama eğilimindedirler. Gurur, kıskançlık, alınganlık ve şaka kaldırmayan özellikleri ile başkaları ile çabuk tartışmaya ve kavgaya girme eğilimindedirler. İnsan ilişkilerinde soğuk ve uzaktırlar, başkalarına yukardan bakarlar. Başarısızlık ve kusurlarını hep başkalarına yansıtırlar.

OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Aşırı düzenli, titiz, kusursuz olma çabasında, kuralcı, başkalarının da kurallara tam uymalarını bekleyen kişilerdir. Hoşgörüsüzdürler, olayları aşırı tartma eğilimleri ve bunun sonucu da kararsızlıkları vardır. İş sorumluluklarına aşırı düşkün ve hırslıdırlar. Aşırı sorumluluk duygusu taşırlar, ahlaki ve estetik değerlerde katıdırlar. Cimriliğe varan düzeyde tutumludurlar. Konuşmalarında ve ilişkilerinde aşırı kuralcılık, ayrıntıcılık ve mantıklı olma çabası hakimdir. Obsesif kompulsif nörozdan belirgin obsesyon ve kompulsiyonların olmaması ile ayrılırlar.

2. Kişilik ve kişilik bozuklukları için genel kavramlar gözden geçirildikten sonra bügün elimizde olan çok çeşitli kişilik testlerinin test için önemli olan objektiflik, güvenirlik, geçerlilik kriterlerini tam anlamı ile karşılayabildiği söylenemez. Bu belki de kişilik kavramının çok karmaşık olmasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde kişilik testlerinin pek çok çeşidi ve sınıflandırılması vardır. 

Bunların çoğu anketler ve soru listelerinden oluşmaktadır. Soru listesi (envanter) bireyin fikirleri, zevkleri, duyguları, ilgileri ve belli durumlarda olası reaksiyonları araştıran sorulara bizzat yazarak cevap verdiği cetvellerdir. Sorular çoğunlukla "evet", "hayır", "bilmiyorum" şeklinde cevaplandırılır. Bu çeşit listelere kağıt-kalem testleri de denmektedir. Bu testlerin uygulanışı sdandart ve puanlaması objektiftir. Uygulama ve puanlama kolaylığı yanında soruların değişik kimseler tarafından farklı algılanabileceği ve bireyin saklamak istediği bazı şeyleri varsa kolaylıkla gizleyebileceği gibi sakıncaları vardır. 

Bu testlerden bazıları kişiliğin yalnızca bir yönünü incelemek, bazıları ise birçok yönü hakkında bilgi vermek üzere düzenlenmiştir. Çok ynlü kişilik testlerine örnek kliniklerde sıklıkla kullanılan "Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri'dir.

Çok yönlü testler yanında kişilikte ya da psikopatolojide tek bir boyutu ölçen testler de geliştirilmiştir. 

Testlerden bazıları ise kuramcılarının kişilik boyutlarına göre değerlendirme yapmaktadırlar. Bunlara örnek Eysenck Kişilik Envanteri'dir. Eysenck Kişilik Kuramı'nda kişilik üç temel boyuttta açıklanmaktadır. Bunlar nevrotiklik, dışa dönüklük-içe dönüklük ve psikotiklik boyutlarıdır. Bu boyutların evrende normal dağılım gösterdikleri ve her boyutta kalıtımın önemli yeri olduğu vurgulanmaktadır. 

Eysenck kişiliği boyutsal bir yaklaşımla sınıflandırmıştır. Önceleri dışa dönüklük- içe dönüklük ve nevrotiklik boyutlarından meydana gelen bu model, daha sonra "psikotiklik" boyutunun katılması ile , üç boyut tarafından tanımlanmıştır. 

Bunun yanısıra sık kullanılan ve daha önce sözünü ettiğimiz DSM-IV sınıflandırma kriterlerine göre geliştirilmiş yarı yapılandırılmış görüşmeler içerisinde kişilik bozuklukları da yer almaktadır. Bunlara örnek SCID-P kişilik formudur. Bu görüşme çizelgelerinin farkı, sadece deneğin değil görüşmecinin klinik görüşlerinin de sonucu etkilemesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder