GİZA PİRAMİTLERİ
YER
Giza şehrinde eski memphis’in nekropolisi ve büyük Kahire’nin
bir parçası.
TARİH
Yaygın inanışın aksine 3 büyük piramidin
hepsi değil, Keops’un büyük piramidi harikalar listesinin başında yer
alır.Tarihi yapı milattan önce 2560 yılı civarında 4. hanedana mensup mısır
firavunu Khufu tarafından öldüğünde mezar görevini yerine getirmesi için inşa
edilmiştir.Piramit inşa etme geleneği eski mısırda krallık mezarını kaplamak
için platform yada mastaba karmaşıklığı olarak başlamıştır.Sonraları düzenli
olarak istiflenmiş çeşitli mastabalar kullanıldı.Ünlü mısır mimarı İmhotep
tarafından yapılan kral Zoser’in piramidi gibi ilk piramitler bu bağıntıyı
örnekleyerek açıklar.
Büyük piramidin 20 yıllık bir
periyot içinde inşa edildiğine inanılıyor.İlk önce yerleşim yeri hazırlandı ve taş
bloklar yerleştirildi.Bir dış muhafaza yüzeyin pürüzlerini gidermek için
kullanıldı.Blokların nasıl yerleştirildiği bilinmemesine rağmen çeşitli
teoriler öne sürüldü.Bir teori inşa devam ettiği sürece yükseltilmiş düz veya
spiral bir eğik düzlemin yapımıyla ilgilenir.Çamur ve suyla kaplanan bu eğik
düzlem itilen taşların yerine geçmesini kolaylaştırır.İkinci teori blokların
küçük köşeli tabanlı bir kaldıracın kullanılmasıyla yerleştirildiğini iddia
eder.
Tarih boyunca Giza’nın
Piramitleri insan hayalini harekete geçirmiştir.Onlar “Doseph’in tahıl ambarı”
ve “Phorooh’un dağları” diye bahsedildiler.Napolyon Mısır’ı 1798’de işgal
ettiğinde onun gururu şu alıntıyla dile getirildi: “Askerler! Bu piramitlerin
tepesinden 40 yüzyıl bize bakıyor.”
Bu gün Giza platosundaki turistik
bölgede olan büyük piramit diğer piramitlerle beraber kapalı.Bölge 1954’te
piramidin güney yanında keşfedilen gizemli güneş kayığına da ev sahipliği yapan
bir müzedir.Sandalın, Khufu’yu piramidin içinde defnedilmeden önce Khufu’nun
bedenini yeryüzündeki son yolculuğunda taşımış olduğuna inanılır.Eski mısır
inançlarına göre sandal onun yaşam sonrası yolculuğunda taşıma hizmetini de
görür.
TASVİR
Büyük piramit inşa edildiğinde
145,75 m. yüksekliğindeydi.Geçen yıllar üzerine tepesinden 10 m. kaybetti.O
milattan sonra 19. y.y.’da yükseklikte tek başına baskındı, 3. y.y. dan daha
fazla bir süredir dünyadaki en uzun yapı olarak sayıldı.O yüzeyini düzeltmek
için kaya muhafazaları ile kaplandı.Onun yanlarının eğim açısı 54 derece 54
dakikadır.Her gün pusulanın özel işaretiyle doğu, batı, kuzey ve güney uyumlu
olacak şekilde ayarlanmıştır.Piramidin yatay çapraz bölümü her yanı uzunlukta
229 m. olan bir karedir.Yan uzunluklar arasında en fazla hatta şaşırtıcı bir
şekilde % 0,1’den daha azdır.
Yapı her biri 2 tondan daha ağır
olan yaklaşık 2 milyon kaya bloğundan oluşur.Oradaki 3 piramidin içinde
Fransa’nın etrafında yüksekliği 3 m. , kalınlığı 0,3 m. olan bir duvara yetecek
kadar blok olduğu ileri sürüldü.Büyük piramidin kapladığı alan Roma’daki St
Peter’in, Floransa ve Milano’daki katedrallerin ve Londra’daki Westmister ve St
Paul’un birleşimi kadar yeri vardır.
Kuzey taraf piramidin
girişidir.Bir takım koridorlar, galeriler ve kaçış boşluğu ya kralın odasına
çıkar, yada diğer aksiyonlar için tasarlanmıştır.Sadece büyük galeri ve
yükselen koridor yardımıyla ulaşılabilen kral odası piramidin tam kalbinde
yerleştirilmiştir.Kral odasının iç duvarları gibi kralın sarrophogus’u da
kırmızı granitten yapılmıştır.En etkileyici şey antrenin üzerindeki 3 m.
uzunlukta, 2,4 m. yükseklikte, 1,3 m. kalınlığındaki keskin kenarlı
kayadır.İçteki kayalar o kadar güzel yerine oturmuş ki aralarına bir kort
giremez. Sarrophogus pusula yönlerine uygun olarak uyarlanmış ve boyutları oda
girişindekinden yaklaşık 1 cm. daha kısadır.O, yapı ilerlerken ortaya
çıkarılmış olabilir.
Giza’daki piramitlerin amacını ve
nedenini ilgilendiren yeni teoriler ortaya atıldı.Astronomik araştırmalar...
İbadet tapınma yerleri... Uzun süreli bir medeniyet tarafından yapılan
geometrik yapılar...
Büyüler, bilim ve tarihsel kanıt
hala çoğu küçük piramitler gibi Büyük piramidin Mısır’ın batı yakasındaki eski
uygarlık tarafında onların muhteşem kralları için mezar olarak inancını
destekler.
BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ
YER
Evphrates ırmağının doğu yakası,
Bağdat’tan 50 km. kadar güneyde.
TARİH
Babil Krallığı ünlü kralın
,Hammurabi, kuralları altında gelişti.Mezopotamya uygarlığının en önemli
görkemine ulaşması Neo-Babil hanedanından olan Naboploshor’un hükümdarlık
dönemine kadar gerçekleşmedi.Onun oğlu 2. Nabukednezor efsanevi asma bahçeleri
inşa etmesiyle tanındı.Nebukednezar’ın asma bahçeleri karısı veya Medya’da
büyüyen ve civar dağlarla tutkusu olan ranrubine’ni memnun etmek için yaptığına
inanılır.
Bahçeler hakkında en aydınlatıcı
raporlar Berassus ve Diodorus gibi Grek tarihçilerden gelirken, Babil
tutanakları bu konuda sesiz kalmaktadır.Onun sarayının tanımlarına Babil
şehrine ve bulunan duvarlara rağmen Nabukednezor
döneminin tabletleri bir kere bile bahçelerden bahsetmez.Asma bahçeleri
hakkında detaylı betimlemelerde bulunan tarihçiler bile onları hiç
görmemiştir.Modern tarihçiler İskender’in askerlerinin Mezopotamya’nın verimli
topraklarına ulaştığında ve Babil’i gördüğünde etkilendiğini tartışıyorlar.Onlar
sonradan engebeli vatanlarına döndüklerinde Mezopotamya’daki şaşırtıcı bahçeler
ve palmiye ağaçları hakkında bahsetmek için hikayeleri vardı... Nebukednezar’ın
sarayı hakkında... Babil kulesi ve zigguratlar hakkında... ve bu eski şairlerin
ve tarihçilerin beraber karıştırılan bu elementlerin dünya hayalini oluşturduğu
hayaliydi.
Asma bahçelerin bazı gizemleri
18. y.y.’a kadar ortaya çıkmadı.Arkeologlar bahçelerin yerleşimi, onların
sulama sistemi ve gerçek görünümleri hakkında son konuya varmadan önce hala yeterli
bilgi toplamak için çalışıyorlar.
TASVİR
İşte raporlarından bazı
alıntılar:
Bahçe dörtgen ve her tarafı dört
plethra uzunlukta.Temeller gibi kontrol küplerine yerleşmiş kemer çatılardan
oluşuyor.En üstteki teras çatılarının yokuşu merdivenden yapılmıştır.
Asma bahçenin yer seviyesinin
üstünde yetişmiş bitkileri var ve ağaç kökleri yerden ziyade üst terasa
gömülmüştür.Bütün bu karışıklık taş sütunlarda desteklenir.Yüksek kaynaklardan
çıkan su akıntısı meyilli kanallardan akar.Bu sular tüm alanı nemli tutar ve
bitkilerin köklerini doyurarak bütün bahçeyi sular.Bu yüzden çimen daima yeşil
ve ağaç yaprakları esnek dallara bağlı kararlı bir şekilde büyür.Bu kraliyet
lüksünün bir sanatıdır ve en belirgin özelliği tarımın büyük çalışmasının
başkalarının üstünde asılı olmasıdır.
Irak’taki Babylon antik kentinde
yapılan son arkeolojik kazıların çoğu sarayın temelini açığa çıkardı.Diğer
buluntular, kalın duvarlar ve kuzey sarayının yanında bir sulama kuyusuyla
Vaulted binasını ekliyor.Bir grup
arkeolog kuzey sarayının alanını inceledi ve Vaulted binasını asma bahçe olarak
yeniden belirledi.Bununla birlikte yunan tarihçi Strabo bahçelerin Euphrates
nehrinin yanında yer aldığını belirtmişti.Bu yüzden diğerleri Vaulted binasının
birkaç yüz metre uzakta olmasından dolayı teoriyi desteklemek için
Euphrates’ten çok uzak olduğunu tartışıyor.Saray alanını ve nehirden saraya
uzanan alandaki bahçelerin yerleşimini yeniden belirlediler.Nehir kenarında son
zamanlarda yunan kaynaklarında tasvir edilen şekilli teraslara
basamaklandırılmış 25 m. kalınlığında sağlam duvarlar bulundu.
ARTEMİS TAPINAĞI
YER
Selçuk’un modern kasabası
yakınlarında Efes antik kenti Türkiye’de, İzmir’in yaklaşık 50 km.
kuzeyindedir.
TARİH
Tapınağın temellerinin M.Ö. 7.
y.y.’da atılmış olmasına rağmen, M.Ö. 550 civarında yapılan harikalar
listesinde bir yer kazanan yapıdır.Büyük mermer tapınak yada D tapınağı olarak
anılan tapınak Lidya kralı Croesus tarafından desteklendi ve Yunan mimar Chersiphron
tarafından dizayn edildi.
Bu zamanın en yetenekli
sanatkarları olan Pheidias, Polycleitus, Kresit ve Phradmon tarafından inşa
edilen bronz heykellerle dekore edilmiştir.
Tapınak hem Pazar alanı, hem de
dinsel kurum olarak hizmet ediyordu.Yıllarca sığınak tüccarlar, turistler,
sanatçılar ve tanrıçalarıyla kazançlarını paylaşarak onlara hürmet eden krallar
tarafından ziyaret edildi.Bölgedeki son kazılar fildişi ve altından yapılan
Artemis heykellerini kapsayan hacı hediyelerini, küpeleri, bilezikleri ve
kolyeleri Hindistan ve İran’dan gelen kalıntıları ortaya çıkardı.
M.Ö. 356 yılında 21 Temmuz gecesi
Herostratus adında bir adam ismini ölümsüzleştirmek girişiminde kiliseyi
yaktı.Tabi ki başardı.Yeterince garip ki Büyük İskender de aynı gece doğdu.Romalı
tarihçi Putarch daha sonra “Tanrıça tehdit altında olan tapınağına yardım
göndermek için İskender’in doğumuyla çok meşguldü” yazdı.20 yıl sonra tapınak
arkeologlar tarafından restore edildi ve “Tapınak E” olarak etiketlendi.Ve
Büyük İskender Küçük Asya’yı fethettiğinde zarar görmüş tapınağı tekrar inşa
etmeye yardım etti.
M.S. 1. y.y.’da St Paul
Hristiyanlık vaazı vermek için Efes’i ziyaret ettiğinde tanrıçalarını
vazgeçirmek için hiçbir planı olmayan Artemis karşı geldi.Ve M.S. 262’de
tapınak Goths tarafından tekrar yakıldığında Efesliler yeniden inşa etmek için
yemin ettiler.M.S. 4. y.y.’a kadar çoğu Efesliler Hristiyan oldu ve tapınak
dini çekiciliğini kaybetti.Son bölüm M.S. 401’de St John tarafından
yıkıldığında geldi.Sonra Efes terk edildi ve yalnızca 19. y.y.’ın sonlarında
alan kazıldı Kazı tapınağın temelini ve şimdiki bataklık alanının yolunu ortaya
çıkardı.Son zamanlarda tapınağı yeniden inşa etmek için girişimler yapıldı ama
yalnızca birkaç kolon tekrar dikildi.
TASVİR
Tapınağın yapısı görünüşte
dikdörtgen ve aynı zamanda çoğu tapınaklarınkine benzerdi.Her nasılsa diğer
sığınaklardan farklı olarak geniş bir avluya bakarak dekore edilmiş bina
yüzüyle bina mermerden yapılmış.Mermer merdivenlerin çevrelediği bina platformu
planda yaklaşık olarak 80 m.’ye 130 m. olan yüksek terasa çıkıyordu.Kolonlar
iyonik sütun başları ve yontulmuş yuvarlak kenarlarla 20 m.
yüksekliğindeydi.Tanrıçanın evi ve mabudun heykelinin bulunduğu merkezi iç
odaların dışında platform alanının üzerinde dikgen bir şekilde sıralanmış
toplam 127 kolon vardır.
Tapınak, zamanında en iyi
artistler tarafından inşa edilmiş dört eski bronz amazon heykelini de içeren
birçok sanat ürününe ev sahipliği yapmıştır.St Paul şehri ziyaret ettiğinde
tapınak resimlerle dekore edilmiş ve altın sütunlar ve gümüş heykellerle
donatılmıştı.Tanrıçanın heykelini sığınağın merkezine kendi inşa ettiğinin
kanıtı yok ama ona inanmamak için de hiçbir neden yok.
Tapınağın geçmişle ilgili detaylı
betimlemeleri arkeologların binayı yeniden inşa etmesine yardım etti.Van Erlach
tarafından yapılan gibi çoğu yeniden inşa etmeler dış yüzü hiçbir zaman var
olmayan dört kolonlu verandayla birlikte çizdi.Çoğu tamamen yeniden inşa
etmeler bize tapınağın genel düzeni hakkında fikir verebilir.Her nasılsa onun
gerçek güzelliği her zaman bilinmeyen olarak kalacak sanatsal ve mimari
detaylarda yatıyor.
ZEUS TAPINAĞI
YER
Bugünkü Yunanistan’ın batı
kıyısında, Atina’nın yaklaşık 150 km. batısında, Olimpia’nın eski bir
kasabasındadır.
TARİH
Eski yunan takvimleri olimpiyat
oyunlarının başladığına inanılan M.Ö. 776’da başlar.Muhteşem Zeus Tapınağı
mimar Libon tarafından dizayn edilmiş ve M.Ö. 450 civarında inşa
edilmiştir.Gelişen eski yunan gücünün sade Dorik sitili tapınak çok sıradan ve değişikliğe
ihtiyacı var gibi görünüyordu.Çözüm: Görkemli bir heykel.Sistine Chapel’de
Michelaungela’nun resimlerini andıran bu kutsal görev için Atinalı heykeltraş
Pheidias görevlendirildi.
Takip eden yıllarda tapınak
dünyanın her yerinde ibadet edenler ve ziyaretçiler çekti.M.Ö. 2. y.y.’da
tamiratlar eski heykele becerikli bir şekilde yapıldı.M.S. 1. y.y.’da Roma
imparatoru Caligula heykeli Roma’ya taşıma girişiminde bulundu.Her nasılsa
Caligula’nın yanında çalışanların yaptığı iskele çökünce girişimi başarısızlığa
uğradı.M.S. 391’de Pagan antrenman yaparken İmparator I.Theodosius tarafından olimpiyat oyunları
yasaklandıktan sonra Zeus Tapınağının kapatılması emredildi.
Olimpia depremler, heyelanlar ve
seller tarafından yapılmıştır ve tapınak M.S. 5. y.y.’da yangından zarar
görmüştür.Hemen, heykel zengin yunanlılar tarafından İstanbul’da bir saraya
taşınmıştır.Orada heykel M.S. 462’de şiddetli bir yangın tarafından yok edilene
kadar durmuştur.Bugün kayalar ve enkaz, binaların kuruluşu ve düşük sütunlardan
başka eski tapınak sitesinde başka hiçbir şey kalmamıştır.
TASVİR
Fedyalı birisi heykel üzerinde
M.Ö. 440 civarında çalışmaya başlamıştır.Yıllar önce o acayip altın ve fildişi
heykelleri inşa etme tekniğini geliştirmiştir.Bu üzerinde dış kaplamasının
metal ve fildişi levhalı olarak sağlanılmasıyla ve tahta çerçeveden inşa ederek
yapılmıştır.Fedyalının iş yeri Olimpia’da hala bulunmaktadır.Ve tesadüfen
Zeus’un tapınağına yönelimde aynı ölçüdedir.Orada, çeşitli heykel türleri
tapınakta monte etmeden önce kazımış ve oymuştur.Heykel tamamlandığında o
tapınağa fazla uymamıştır.
Strabo yazdı ki:
Tapınağın çok geniş olmasına
rağmen heykeltraş eleştirilmiştir.Doğru oranlarda memnun kalınmadığından
dolayı.O Zeus’a yer ayarlandığını göstermiştir.Ama başıyla neredeyse heykel
tavana değmektedir.Böylece onların izleniminde Zeus hareket etseydi o tapınağın
çatısını açabilirdi.Strabo haklıydı, heykeltraş övülmekten başka hiç
eleştirilmemişti.Bu ölçüde izlenim heykeli çok harika yapıyordu.O fikir
tanrıların kralının çatısız tapınakla ilgili eğer heykel ayağa kalkarsa benzer
tarihçileri ve şairleri büyüledi.Heykel yaklaşık 6.5 m. eninde ve 1 m.
yüksekliğindeydi.Heykelin kendine göre yüksekliği 13 m. bir 4 modern bina
katına eşitti.
Heykel çok yüksekti ki
ziyaretçiler tahtı Zeus’un yapısından(vücudundan) ve özelliklerinden daha yüce,
daha büyük olarak tasvir etti.Tahtın bacakları sfenksler ve savaşın
figürleriyle kollanmış dekore edilmiştir.Yunan tanrıları ve destansı figürler
sahneyi süslüyordu; Apollo, Artemis, Niobe’nin çocukları.
Yunan Pausanias yazdı ki:
Onun(heykelin) başında yağ
spreyli kazınmış bir çelenk vardı. Sağ elinde,o , fildişi ve altından yapılmış
bir zafer figürü tutmakta, sol elinde, her çeşit metalden yapılmış bir asa sapı
vardı, asanın üzerine bir şahin tünemiş şeklindeydi. Çarıkları altından
yapılmış, aynı cübbesi gibiydi.Elbise hayvan ve zambak şekilleriyle(desen)
oyulmuştu.Taht, altınla, değerli taşlarla, abanozla ve fildişiyle dekore
edilmişti.
Heykel sık sık krallar ve
yöneticilerden hediyelerle dekore edilirdi.Bunların en dikkate değerlerinden
birisi fenosiyon rengi ve Asya’nın zikzak motifleriyle süslenmiş yün
perdeydi.Bu perde Suriye kralı 4. Antiokyus’un adadığıydı.
Libya’da bu heykelin geniş
portatif şekilde kopyaları yapıldı.Ama bunların hiçbiri bu günde
yaşamamaktadır.Erkenden tekrar inşa edilmiş bir tanesinin Von Erlach kusurlu
olduğuna inanmaktadır.
Yunan heykelciliğinde en mükemmel
iş, onlar için yalnızca heykelin gerçek görünüşünün merak konusu
olabilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder