23 Şubat 2017 Perşembe

Kekliklerde Yemleme ve Besleme

Kuluçkadan alınan civcivlere % 5 şekerli su verildikten 3-4 saat sonra civciv yemi    verilmeye başlanmalıdır. Yemlemeyi teşvik gayesiyle civciv başlatma yeminin karton tabakalar üzerine dökülmesi faydalıdır (Woodard 1982).  Keklikler tabiatta ufak kurtçuk, böcekler, besin değeri yüksek tane yemlerle beslendiklerinden protein ve enerji ihtiyaçları yüksektir (Çetin ve ark. 1997).

Keklikler, susuzluğa karşı diğer kanatlılarla kıyaslandığında çok dayanıklıdırlar. Amerika’da Utah eyaletinde yapılan bir çalışmada 8 haftalık yaşta 25 keklik tamamen kapalı bir kümeste 8 gün boyunca susuz bir şekilde hemen hemen vejetasyonu tükenmiş bir yerde tutulmuşlar ve bu 8 gün sonunda hayvanlarda hiçbir hastalık belirtisi olmadığı gözlemlenmiştir. Yine bir başka çalışmada 8 yetişkin keklik sadece bitkilerin bulunduğu 282 m2’lik  bir alanda susuz bir şekilde 81 gün boyunca hayatta kalmışlardır. Bu durum kekliklerin dışkılama sisteminin su tutma özelliği bakımından bir hayli özelleşmiş olduğunu göstermektedir (Bohl 1957).

Besin maddesi ihtiyaçları

Keklik civcivlerine başlama yemi olarak, % 28 HP içeren hindi büyütme yemi verilebilir (Beer 1989, Embury 1996, Kırıkçı ve ark. 1999, Nakaue ve arscott 1991). Bu yem 5 haftalık yaşa kadar verilmelidir. Büyütme döneminde 2600 kcal/kg metabolik enerji ve % 22-24 HP içeren yemlerle beslenebilirler (Embury 1996, Monetti ve ark. 1985, 1987,1988, Nakaue ve arscott 1991) Bu dönemde aminoasit  yönünden dengeli, bitkisel protein içeren rasyonlar daha uygundur (Hermes ve ark. 1980). Kekliklere bitirme yemi olarak da %16-18  HP içeren yemler verilebilir (Beer 1989, Nakaue ve Arscott 1991). Rasyondaki protein oranı arttıkça ölüm oranıda azalmaktadır (Mori ve Ceragioli). Rasyonda % 0.095 sodyum maksimum büyüme için yeterlidir (Anthony ve ark. 1978).

Keklik rasyonları

Tablo: Kekliklerin Beslenmesinde Tavsiye Edilen Bir Rasyon Örneği

İÇERİK BAŞLATMA (%) BÜYÜTME (%) DAMIZLIK (%)
Sarı mısır 46,22 54,04 61,25
Soya fasulyesi küsbesi 47,47 26,84 18,59
Kırık buğday --- 14,19 10,46
Metionin 0,1 0,17 0,23
Kireç taşı 1,65 1,76 7,38
Yağ 1,56 --- ---
Tuz 0,5 0,5 0,5
Kalsiyum fosfor 2 2 1,09
Premix* 0,5 0,5 0,5
 
ANALİZDE BULUNAN DEĞERLER
HP (%) 25 20 16
ME (kcal/g) 2,8 2,7 2,7
HY (%) 3,7 2,7 2,8
HS(%) 4,5 3,8 3,2
Ca (%) 1,2 1,2 3
P(%) 0,8 0,7 0,5
* 1kg ‘da Vit. A 5000 IU, Vit. D3  1500 IU, Vit. E 20 IU, Menadione bisulfide 2,0 mg, Riboflavin 6.0 mg, Niacin 40.0 mg, Calcium pantothenate 20.0 mg, Folacin 0.5 mg, Vitamin B12, MNSO4.H2O 140 mg, Zno 120 mg, Gallomycin 10.0 mg, BHT 40.0 mg,

Keklik

Keklik
Keklik sülüngiller familyasından, ticari potansiyele sahip, 14 alt grubu olan, çok bilinen ve yetiştirilen süs kuşlarından biridir. (Degraf ve ark. 1991, Garrison ve ark. 1977) Kekliğin anavatanı Güney Avrupa ve Asya’dır (Parkhurst ve Mountney 1988). Dünyada yabani ve  evcilleştirilmiş bir çok keklik türü vardır (Embury 1996). Keklik genel olarak av turizmine materyal olarak yetiştirilir. Fransa, İspanya, Macaristan ve Çekoslovakya gibi bir çok ülkede üretimleri yapılmakta ve üretilen bu hayvanlar özel avlaklarda avlandırılmaktadır. Bu ülkeler bu sayede önemli miktarlarda döviz geliri elde etmektedirler. Böyle avlaklar Türkiye'de de kurulmaya başlanmıştır. Örneğin Çatalca ve Nazilli' de kurulmuş özel avlaklar, bu sektörün Türkiye'deki ilk örnekleri sayılabilecek niteliktedir (Çetin ve ark. 1997) Bu avlaklardaki keklik türü kaya kekliğidir (Kırıkçı ve ark.1999). Ülkemizin ekolojik şartları av alanları kurulması için uygundur. A.B.D.’ ne 1951 yılında İzmir’den keklik götürülmüş ve 4 ayrı bölgeye (New Mexico, Arizona, Utah ve Nevada eyaletleri) salınarak adaptasyon çalışmaları yapılmış ve o bölgede bu keklikler ''Türk kekliği'' (Alectoris graeca kleini) olarak adlandırılmıştır (Wayne 1957).

Keklikler, bıldırcına nazaran daha fazla canlı ağırlığa sahip olmalarından dolayı et üretimi içinde yetiştirilebilirler (Kırıkçı ve Çetin 1999). Erkek ve dişi kekliklerde karkas ağırlığı canlı ağırlığın % 73.5’i, toplam pişirilmiş et verimi ise karkas ağırlığının % 80-85’i kadardır. Derili pişmiş etin, % 25 HP, % 5 ham yağ ve % 69 su ihtiva ettiği tespit edilmiştir (Gertonson ve ark. 1974). Porsiyon olarak tüketime uygun olduklarından restoranlar için ideal bir hayvandır. (Parkhurst    ve    Mountney    1988).    Beslenme    ve yetiştirme kolaylığından dolayı keklikler, süs kuşu meraklıları için de iyi bir başlangıç kuşudur (Cowell 1999)

Kınalı Keklik
      
Hind kekliği olarak da bilinen kınalı keklik (Alectoris Chukar) dünyada en yaygın bulunan ve ticari üretime en iyi adapte olmuş keklik türüdür ve sürekli avlanma neticesinde sayısı sürekli azalmıştır (Embury 1996).Türkiye'den başlamak üzere Akdeniz adaları, İran, Rusya'nın doğu bölgeleri, Çin ile Pakistan ve Nepal'in Güney bölgelerinde Kınalı kekliğin birçok alt türü tespit edilmiştir (Cowell 1999).

Eskiden kaya kekliğinin alt türü olarak bilinen kınalı kekliğin zoolojik sınıflandırılması şöyledir (Schmit 1976).

Alem                : Hayvanlar (Animalia)
Şube                : Kordonlular (Chordata)
Alt şube           : Omurgalılar (Vertebrata)
Sınıf                 : Kuşlar (Aves)
Alt sınıf             : Gerçek kuşlar (Neornithes)
Takım               : Tavukgiller (Galliformes)
Familya            : Sülüngiller (Phasinadidae)
Cins                 : Alectoris
Türler               : Alectoris gracea (Kınalı keklik) Perdix perdix (Keklik)

FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

Kınalı kekliğe has, başın alın kısmında başlayan karakteristik siyah bant çizgisi, gözlere ve oradan boynun alt kısmına kadar iner. Olgun yaştaki kekliklerin göğüs, sırt ve kanatlar kül grisi renkte olup yanda şerit şeklinde siyah çizgiler vardır. Gaga, ayak ve bacaklar kırmızı renktedir (Biller 1999, Cowell 1999, Embury 1996, Kırıkçı ve Çetin 1999). Erkek kekliklerin ayak ve gaga rengi dişilere göre biraz daha açık kırmızıdır (Biller 1999). Gaga kısa ve incedir. Göz yuvarlağını çevreleyen halka kırmızı renktedir.

Palazların dış uçucu telekleri farklı renk ve şekilde olup bu telekler beneklidir. Dıştaki iki uçuş teleği 2. yılın sonuna kadar dökülmez (Embury 1996).

Boylarının 33 cm, iki kanat arası uzunluklarının 52 cm, kanat uzunluklarının 16 cm ve kuyruk uzunluklarının 13 cm olduğu bildirilmektedir (Çetin ve ark. 1997). Erkek keklikler 550-650 gr ergin canlı ağırlığa sahiptirler (Kırıkçı ve Çetin 1999). Ergin dişiler ise  erkeklerin canlı ağırlığının % 10' u kadar daha düşük bir ağırlığa sahiptirler (Embury 1996, Kırıkçı ve Çetin 1999). Erkek ve dişi keklikler aynı tüy renginde olup, erkekler dişilerden biraz daha iri görünürler (Biller 1999, Parkhurst ve Mountney 1988).

Erkek ve bazı dişilerde mahmuz gelişir. Olgunlaşma başlayınca, genellikle erkekler uzun ve kuvvetli mahmuzlarından tanınır  ancak kekliklerde kesin cinsiyet ayrımı kloakadan yapılabilir (Biller 1999, Embury 1996, Kırıkçı ve Çetin 1999, Parkhurst ve Mountney 1988).

20 Şubat 2017 Pazartesi

Akraba Evliliği; Sorunlar, Nedenler Ve Çözümler

Akraba evliliği toplumumuzda bir çok başka ülkede olduğu gibi ciddi bir tıbbi sorundur. Genetik hastalıkların sıklığını olumsuz etkilemesi nedeniyle üzerinde önemle durulması ve tartışılması gerekir.

Akraba evliliği sıklığı nedir?

Türkiye’de akraba evliliği sıklığı Hacettepe Nüfus Etüdleri Enstütüsünün 1983 yılında yaptığı çalışmada % 21.10 olarak bildirilmiştir. Bu sıklık yöreler arasında ciddi farklılıklar göstermektedir ve ülkenin batısından doğusuna doğru gidildikçe artmaktadır. Diğer bir araştırmada Doğu Anadolu’da sıklık % 30.8 olarak bulunurken Batı Anadolu’da %12.8’ e düşmektedir. Sıklık köy ve kasaba gibi dar topluluklarda artmaktadır. Ayrıca böyle dar topluluklar uzun süreler boyunca incelendiklerinde, burada yaşayan halkın yakından yada uzaktan bir şekilde birbiriyle akraba oldukları ortaya çıkar ki bu da aynı köyden iki kişinin evliliğinin bile akraba evliliği olarak kabul edilmesi gerekliliğini doğurur. 

Akraba evliliğinin sık olmasının nedenleri nelerdir?

Akraba evliliği, evliliğe aile büyükleri tarafından karar verildiği durumlarda daha da artmaktadır. Erken yaşlardaki evliliklerde sıklığı daha fazladır. Resmi nikahlı eşlere göre dini nikahlı eşler arasında % 50’lik bir artış izlenmektedir.  

Yapılan çalışmalar eğitim ile akraba evliliği sıklığının azaldığını göstermektedir. İlkokul mezunları arasındaki sıklık yaklaşık  %20 iken orta ve yüksek öğrenimi tamamlayanlarda %10’a kadar gerilemektedir. Yine ailesinde akraba evliliği olan kişilerde olmayanlara göre 2 kat fazla akraba evliliği bildirilmektedir. 

Akraba evliliğinin bu kadar sık olmasının nedenleri sosyal, ekonomik, psikolojik, dini ve coğrafi açıdan yapılacak incelemelerle ortaya konabilir. 

Sosyal sebepler arasında en önemli etken, belirli bir sosyal sınıfta olan kişilerin başka sosyal sınıftan kişilerle evlenmek istememesi ve kendine en yakın özelliklerdeki kişileri en kolay akrabaları arasında bulmasıdır. Ekonomik sebeplerde bu yaklaşıma eklendiğinde, aileler mal varlıklarının bölünmemesi için yakın akraba evliliklerini tercih eder hale gelmektedir.

Psikolojik faktörler bazı yörelerde ağırlık kazanmaktadır. Türkiye’de bazı yörelerde evlenen kızın anne-babasıyla görüşmesi engellenmekte veya sınırlandırılmaktadır. Bu da kızını akrabaya vererek ilişkileri sürdürebilme yönüne insanlarımızı kaydırabilmektedir. 

Dini sebepler daha çok azınlıkları etkilemektedir. Başka dine mensup ülkelerde yaşayan azınlıklar çocuklarının aynı dinden insanlarla evlenmesi isteğiyle yakınlarındaki insanları evlilik için seçmektedir.

Yine bazı yörelerde coğrafi koşullar nedeniyle ulaşım ve iletişim güçlüğü olması orada kapalı bir toplum oluşmasına yol açabilmektedir. 

Akraba evliliklerinin dağılımına bakıldığında birinci derece ve ikinci derece kuzen evliliklerinin tüm akraba evliliklerinin % 80-90’nını oluşturduğu gözlenmektedir. 

Akraba evlilikleri ne tür risklere yol açar?

Akraba evliliğini üzerinde durulması gereken bir sorun olduğunu gösteren bazı bulgular vardır. Akraba evliliği yapanlarda ölü doğum sıklığının normal topluma göre yaklaşık 2 kat arttığı bildirilmiştir (Normal toplumda %1.24, akraba evliliklerinde %2.14). Düşük ve ölü doğumlar birlikte ele alındığında aynı artış yine dikkati çekmektedir (Normal toplumda %5.21, akraba evliliklerinde % 10.55). Yenidoğan kayıpları açısından bakıldığında ise %50 lik bir artış söz konusudur (Normal toplumda %10.76, akraba evliliklerinde %16.29). Ayrıca akraba evliliklerinde doğumsal kusurların 10 kat arttığı bildirilmektedir. 

Akraba evlilikleri otozomal resesif ve çok faktörlü kalıtım gösteren hastalıkların görülme sıklığını arttırmaktadır. Genler anne babadan çocuklara özelliklerin nakledilmesini sağlayan yapılardır. Anne babadan çocuklara aktarıldıkları içinde aynı aile içinde genler arasında benzerlik ihtimali çok yükselmektedir. Akraba evliliği ile görülme riski artan hastalıklarda da her iki eşte de aynı tip bozuk genin/ genlerin olması gereklidir. Akrabalar arasında genler arasında benzerlik sıklığı arttığı için rahatsız çocuk sahibi olma ihtimali de akrabalar arasında artmaktadır.   

Akraba evliği yapanların sağlıklı çocuğu olabilir mi?

Olabilir ancak akraba evliliği yapanlarda diğer evliliklere göre risk artmaktadır. Aileleri yanıltan en önemli nokta, kendi aile ve çevrelerinde başkalarının yaptıkları akraba evliliklerinden sağlıklı çocuklar doğmasıdır. Bu olay aileleri akraba evliliği yapmak üzere cesaretlendirmektedir. Halbuki akraba evliliği her gebelikte rahatsız çocuk anlamına gelmemektedir. Akraba evliliği yapan bazı aileler sağlıklı çocuk sahibi olabilirken diğerlerinde rahatsız çocuklar olabilir. Ailenin daha önceki gebeliklerinden sağlıklı çocukları olması daha sonraki gebeliklerdeki risk olmadığını göstermeyeceği gibi, daha önce hasta çocukları olması sağlıklı çocuklarının olmayacağını da göstermez. 

Akraba evliliği yapmış çiftler nasıl izlenmelidir?

Öncelikle ailenin 3 kuşaklık bir aile ağacı çizilmeli ve her bir birey hakkında bilgi alınmalıdır. Aile ağacında herhangi bir hastalığın belirtileri saptanırsa bu durumla ilgili bilgilere ulaşılmalıdır. Ailedeki hasta bireyin tıbbi kayıtları, fotoğrafları ve ailenin verdiği bilgiler değerlendirilmelidir. Gereği halinde ilgili branşta uzman kişilere danışılmalıdır. Hastalığın kalıtım kalıbına göre araştırdığımız birey için risk hesabı yapılır. Risk artışı varsa bu hastalığa yönelik testler planlanır ve test sonuçlarına göre ailenin gebeliklerinde risk varsa prenatal tanı planlanmalıdır. 

Ailede belirlenen bir risk faktörü yoksa o toplumda sık görülen resesif hastalıklar ile ilgili taşıyıcılık testi yapılır. Bu ülkemiz için talessemi açısından yapılmalıdır. 

Bu ailelere gebeliklerinde takip altında olmaları, gebelikte biyokimyasal tarama testi, 2. basamak USG takibi ve bebeklerinin doğduğunda değerlendirilmesi ve işitme kayıpları ve metabolik hastalıklar açısından araştırması yapılmalıdır.

Sonuç olarak;

Akraba evliliği hala yaygın bir sorun olmakla birlikte eğitimin artması ve sosyoekonomik koşulların düzelmesi ile giderek sıklığı azalan ancak hala üzerinde durularak çözüm aranması gereken bir sorundur. Akraba evliliklerinden kaçınılması gerekliliği vurgulanmalı, akraba evliliği yapmış olan bireylerin genetik danışma almak için bir genetik uzmanı ile görüşmeleri sağlanmalı, bu gebelikler ve doğan bebekler yakından izlenmelidir. Ayrıca toplumda sık görülen otozomal resesif hastalıkların taşıyıcılarının belirlenmeli ve erken teşhis için uygulanan tarama programlarının yaygınlaştırılmalıdır.