14 Ekim 2017 Cumartesi

Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi : 1778 - 1846

Ünlü Türk bestecisi. İstanbul'da doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Yenikapı Mevlevihanesi'nde, genç bir yaşta «Dede» payesini kazandı. Daha ilk besteleriyle, devrin hünkârı III. Selim'in dikkatini çekti. Uzun yıllar, tam bir «Musiki Akademisi» anlamını taşıyan saray fasıllarında önemli mevkie sahip oldu, hattâ Başmüezzinliğe kadar yükseldi. Hacı olmak üzere gittiği Hicaz'da vefat etti. Mezarı aynı yerde, Hazret-i Hatice'nin ayakucundadır.
 
Ocak 1778 günü İstanbul'da doğdu Hamamîzâde ismail Dede Efendi. O gün Kurban Bayramı'nın ilk günüydü. Bu yüzden İsmail adını verdiler. Babası Süleyman Ağa Rumeli göçmeni idi. Devlet kapısında yetişmiş, bir ara Cezzar Ahmet Paşa'nın mühürdarlığını yapmıştı. Sonra memuriyeti bırakıp İstanbul'a geldi, Şehzâdebaşı'ndaki Acemoğlu Hamamı'nı satın aldı ve burasını işletmeye başladı. İsmail Dede'nin «Hamamîzâde»liği buradan gelir.
 
Sesinin güzelliği annesi Rûkiye Hanım'a çekmişti. Hekimoğlu Ali Paşa Camii yanındaki Çamaşırcı Mektebi'nde tahsile başladığı zaman güzel sesiyle ilâhici oldu. Sonra da ilâhicibaşılığına getirildi.
İlk musiki bilgisini usta bir musikişinas olan Uncuzâde Mehmet Emin Efendi'den aldı. Bu derslerde gösterdiği büyük başarı karşısında Mehmet Emin Efendi, kalkıp babası Süleyman Ağa'ya giderek «Oğlunla iftihar edebilirsin. Musiki bahçesinde nadide bir gül yetişiyor. Ancak dersleri bir nizama bağlamak gerek» dedi. Bundan sonra İsmail, ciddî bir musiki öğrenimine başladı. Dersler tam 7 yıl sürdü.
 
Uncuzâde, Maliye Nezaretinde hatırlı bir memurdu. İsmail'i memur vekili olarak bu daireye aldı. Ancak o memuriyet hayatına bir türlü ısınamadı. Bir gün Yenikapı Mevlevihanesi'nde Şeyh Alî Nutkî Dede'nin semâlarını gördükten sonra ona büyük bir muhabbetle bağlandı. Haftada iki defa bu dergâha gelip ders görmek için Ali Nutkî Dede'den el öpüp izin aldı. Ney çalmasını bu dergâhta öğrendi, musikî bilgisini yine bu dergâhta kuvvetlendirdi. Kendini tamamen bu, dergâha verebilmek için memuriyet hayatını bıraktı, derviş oldu. O yaşta kimsenin kolay kolay girişemeyeceği «Binbir gün süren dervişlik çilesi»ni kabul etti. Bu çile hücresinde kendisini tamamen musikiye vermişti. «Buselik» makamındaki  ünlü şarkısını orada besteledi:
 
Zülfündedir benim baht-ı siyâhım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncidirmiş seni meğer ki ahım
Seni sevdim, odur benim günâhım
 
Bu şarkıyı dinleyip pek beğenen ve kendisi de usta bir bestekâr olan devrin hünkârı III. Selim, bestecisinin huzuruna getirilmesini istemişti. Saraydan derhal Yenikapı Mevlevihânesi'ne haber salınmış ve hücresinde dervişlik çilesini doldurmakta bulunan 20 yaşlarındaki Hamamîzâde İsmail Efendi, derhal bir ata bindirilerek Topkapı Sarayı'na gönderilmişti. Genç bestekâr, o günlerden kalma kayıtlara göre «Huzurda en güzide saz heyetiyle beraber meşkettiği şarkısını, hünkârın iradesiyle tam üç defa tekrarladı ve büyük iltifata mazhar oldu...
21 yaşında iken çilesini tamamlayıp «Dede» unvanını alan genç bestekâr bundan sonra III. Selim'in musahipleri arasına katıldı. Haftada iki defa sarayda, hünkârın huzurunda kurulan fasıllara devam etti, bir süre sonra da «Başmüezzin» oldu.
 
Tam kırk yıl süre ile saraydaki görevine devam etti. Hamamîzâde İsmail Dede. Yüzlerce beste verdi bu sürenin içinde. III. Selim'den sonra tahtta çıkan II. Mahmut da Türk musikisinin bu büyük ustasına özel bir değer verdi. Ancak II. Mahmut'tan sonra tahta çıkan I. Abdülmecit, batı musikisini tercih eden ilk hükümdar olmuştu. Saraydaki musiki faaliyeti daha ziyade batı musikisine dayanmasına rağmen, o da babasıyla amcasının büyük hürmet ve sevgisini kazanan usta bestekârı meclislerinden ayırmadı.
 
Avrupa'dan gelen bir musiki heyetinin sarayda verdiği konserde çaldığı valslerden pek hoşlanan Abdülmecit, yanında bulunan Dede Efendi'ye hitapla: «— Bak Dede, frenkler naSıl makamlar bulup çıkarırlar» dediği zaman yaşlı bestekâr «Kulunuzun da yabancısı değildir bu makam.» cevabını vererek padişahın hayretini uyandırmıştı. Yabancı musiki heyetinin saraydaki çalışmaları sırasında pencereden gelen melodileri dinleyen Hamamîzâde İsmail Dede, valsi Türk musikisine mükemmelen adapte ederek bir beste yapmıştı. Bunu okudu:
 
Yine bir gülnihâl aldı bu gönlümü.
Sim ten, gonca fem, bîbedel ol güzel
Âteşin ruhleri yaktı bu gönlümü
Püredâ, pür cefâ, pek küçük, pek güzel
 
Büyük Dede Efendi, Türk musikisîndekî büyüklüğünü bir kez daha göstermiş ve Avrupai melodi kuruluşunu Türk müziği ile kaynaştırmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder